heybeliada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
heybeliada etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Temmuz 2018 Cumartesi

PATRİKHANE “BİRLEŞİK ARAP EMİRLİKLERİ VE ANKARA METROPOLİTLİĞİ” KURDU


 Son zamanlarda Patrikhane’ye Ekümenik statüsü verilmesi ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması için Rum Patrikhanesi’nin çabalarının arttığını gözlemliyoruz. Özellikle şu an içinde bulunduğumuz yoğun gündemde fark ettirmeden edinimler sağlamaya çalışıyorlar. Okulun açılması için ABD’den ve AB’den çok sayıda politikacı devreye girmekte, ABD’de çok etkin olan bir grup olan Archonlar da özel kampanyalar yürütmektedir. Geçen makalelerimizde dikkat çektiğimiz gibi gelenek olarak Patrikhane’de yapılan birçok toplantı ve kabuller, son aylarda Heybeliada Ruhban Okulu’nda yapılmaya başlandı, sıradan ayinlerin ardından çok sayıda yabancı diplomatın da iştirak ettiği toplantılar gerçekleşti.

Rum Patrikhanesi her sene düzenli olarak Sen Sinod (Patrikhane Dinî Meclisi) toplantıları yapar. Gündemlerinin yoğunluğuna göre bazen 2 bazen de 3 gün süren Sen Sinod toplantıları, gelenek olarak Patrikhane içindeki sinod toplantı odasında yapılır. Bu seneki 10-12 Temmuz tarihlerinde yapılan sinod toplantısı Heybeliada Ruhban Okulu’nda toplantı salonunda yapıldı.



Elimize geçen fotoğraflarda, salonun ciddi bir masraf ile çok iyi bir şekilde restore edildiği görülüyor. Bu salona 10 Temmuz’da Patrik Bartholomeos’un kestiği kurdelenin ardından girilmiş! 1. Derece Eski Eser statüsünde olan Heybeliada Ruhban Okulu’nda böyle bir onarınım yapılması için resmi makamlardan izin alınıp alınmadığını ise bilinmiyor!

Yunan/Grek yanlısı haber sitelerinde bu gelişmenin ardından 2014 Haziran’da Selanik Aristoteles Üniversitesi'nin büyük bir akademik kadro ile Ruhban Okulu için hazırladığı, AVM tarzında bir değişim içeren bir proje yeniden servis edilmeye başladı.

2014’de yapılan bu proje ile ilgili Aristoteles Üniversitesi'nde yapılan basın açıklamasında şu sözler söylenmişti:“Bu Aristoteles Üniversitesi'nin evrensel güçlerini de gösteren bir projedir Mevcut ekonomik koşullar ve tüm zorluklarla rağmen bu konudaki ilhamımız, özellikle şimdi daha da güçlüdür.” Bahsi geçen toplantıda; 1971 yılında Türk yetkililer tarafından kapatılana kadar Ekümenik Patrikhane ve Ortodoksluğun bir sembolü olan Halki Ruhban Okulu’nun yeniden açılması için ne gerekiyorsa yapılması gerektiğine de vurgu yapılmıştı.


1971’de okulu Türkiye’nin Ruhban Okulu’nu kapatmış olduğu külliyen yalandır. Zira aynı yıl yürürlüğe giren YÖK Kanunu çerçevesinde tüm yüksekokullar YÖK’e bağlanmıştı. Patrikhane ise (Bugün de olduğu gibi) gerek müfredat ve gerekse öğrenci ile öğretmenler açısından tam bağımsızlık ya da denetimsizlik istiyordu.

Böyle bir rüya gerçekleşebilir mi? Eski eser bir taşınmazda böyle bir mimari değişim yapılabilir mi? Elbette ki hayır! Ancak içinde bulunduğumuz 2018 Temmuz ayında, 2014’deki bir rüyanın fotoğraflarının neden yeniden servis edilmeye başlandığı ise üzerinde durulması gereken bir husus!

Patrikhane’nin en büyük destekçisi konumunda olan ABD’li Archonların geçmişte zengin içeriğe sahip olan resmi web sitesinde kısa bir süre önce büyük bir değişim yapıldı. https://www.archons.org/  

Ana sayfada flash ile dönüşümle açılan sadece 2 sayfa bulunuyor. Bu sayfalardan birincisinde bir fotoğraf üzerinde; “Heybeliada Okulu 47 yıl! Heybeliada Ruhban Okulu 1971'den beri zorla kapalıdır.”

(Halki Seminary... Year 47! The Theological School of Halki remains forcibly closed since 1971)

Bu sayfalardan ikincisinde ise bir fotoğraf üzerinde; “Türk Hükümeti, Ekümeniğin binlerce mülküne el koydu” şeklinde ifadeler yer almaktadır. 

(Desecration of Property The Turkish Government has confiscated thousands of properties from the Ecumenical)



Rutinin dışında, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yenilenen toplantı salonunda yapılan Sen Sinod toplantısı ile ABD’de çok etkin ve zengin kişilerden oluşan Archonların web sitelerindeki bu değişim ve 2014’de Selanik Aristoteles Üniversitesi'nin hazırladığı projenin yeniden servis edilmesinin zamanlama olarak çakışması ilginçtir.

Patrikhane geçtiğimiz yıllarda, üzerinde Rumluğun esamesi olmayan Silivri, Sivas, Bergama, Efes, Antalya, İznik, Perge, Çanakkale, Edirne, İzmir gibi yerlere metropolitler atadı. Rum Patrikhanesi esas olarak, Türkiye’de bulunan ve Türk vatandaşları olan Rum Cemaati’nin dini ihtiyaçlarını karşılamak için faaliyettedir.

Bu sene Heybeliada Ruhban Okulu’nda yapılan sinod toplantısında bazı yeni metropolitlikler ihdas edildi.

Bu tayinler arasında çok dikkat çeken bir husus var.

Yapılan açıklamalarında 1922’den beri boş olan duran “Ankara Metropolitliği”nden bahis edilerek “Birleşik Arap Emirlikleri ve Ankara Metropolitliği” ihdas ve tayin yapıldı.

Ankara’da; Sivas, Silivri, Çanakkale’de olduğu gibi Rum yok! Neden Ankara’da 1922’den beri olmayan bir metropolitlik kurma gereği duyuldu?

Birleşik Arap Emirlikleri ve Ankara Metropolitliği

Ankara Metropolitliği sadece Ankara değil aynı zamanda “Birleşik Arap Emirlikleri ve Ankara Metropolitliği” olarak ihdas edildi.

Birleşik Arap Emirlikleri’nin Türkiye aleyhinde çalışmaları ve düşünceleri malumdur ve bu aleyhteki çalışmalar arasında artık Rum Patrikhanesi ve Ruhban Okulu lehine de destek verildiği görülmektedir.

Rum Patriği Bartholomeos, 1 Mayıs’ta Heybeliada Ruhban Okulu’nda bazı diplomatlarla bir toplantı yaptı ve Eylül’de Ruhban Okulu’nun açılacağını duyurdu. Ardından bunun yalan olduğu ve yabancı misyon temsilcileri arasında algı yaratmaya yönelik olduğu ortaya çıktı.

Onlara göre; bu kadar önemli bir konu, onlarca kendi siteleri dururken Birleşik Arap Emirlikleri finansmanındaki ve “FETÖ” destekli/destekçisi “AHVAL” adlı bir haber sitesi üzerinden 10 Mayıs’ta haber edildi.

Aradan geçen 2 aydan sonra Patrikhane sinodunda alınan bir kararla “Birleşik Arap Emirlikleri ve Ankara Metropolitliği” ihdas edilmesinin düşündürücü olduğu aşikâr!

 ------------------


RUM PATRİKHANESİ'NİN GİZLİ DESTEKÇİLERİ

 Geçtiğimiz aylarda Patrikhane taraftarı haber sitelerinde yeni bir alışkanlık başladı. Amiyane tabir ile Patrikhane’den öksürseler anında haber yapan; Fanarion, Anatoli, Romfea, Agioritiko gibi web sitelerinde ve bunlara bağlı sosyal medya hesaplarında Patrikhane ile ilgili haberler dolaylı olarak yer almaya başladı.

Yunanca paylaşım yapan bu haber sitelerinde kendi açılarından çok önemli konular dahi artık direk olarak paylaşılmıyor ve dünyanın bir ucunda bir Grek sitesinde çıkan haber alıntı olarak paylaşılıyor.

Rum Patriği Bartholomeos, 25 Nisan 2018’de Ankara’da Cumhurbaşkanlığı’na bir ziyarette bulundu. Kabul esnasında Patriğin herhangi bir talebine cevap verildiği hakkında hiçbir resmi kaynakta bilgi paylaşılmadı. Konu ile ilgili haber ajanslarımızda tek satırlık bilgiler paylaşıldı. (Örneğin ANKA: Cumhurbaşkanımız günlük programında “Bartholomeos’u kabul edecek” şeklinde) (DHA -Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fener Rum Patriği Bartholomeos'u Beştepe'de kabul etti.) 

Patrikhane’ye tüzel kişilik verilmesi ile Ekümenik sıfatla kabul edilmesini ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını yıllardır Patrikhane Türkiye’den talep etmektedir ve AB ile ABD de bu hususlarda yıllardır Türkiye’ye baskı yapmaktadır. Ancak bu üç konuda Türkiye’nin tavizi olmadı.  Yıllardır yinelenen bu taleplerle ilgili bir değişiklik olsaydı mutlaka resmi bir açıklama yapılırdı.  Ve de bir edinim sağlansaydı yukarıda belirttiğimiz Yunanca yayın yapan haber sitelerinde ve sosyal medya hesaplarında zaten flaş olarak duyurulurdu. Örneğin; İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu’nun resmi web sitesi olan Anatoli’de (Anadolu) çok iyi bir atmosferde yarım saat süren bir nezaket ziyareti yapıldığı haber oldu.

Bu noktada yayın organlarındaki haber verme itiyatları değişikliği gibi bir başka itiyat değişikliğinin de son zamanlarda gözlemlendiğini bildirmek gerekir. Yabancı misyon temsilcilerini Patrik seçildiğinden beri makamında kabul eden Bartholomeos, yabancı misyon temsilcilerini artık Heybeliada Ruhban Okulu’nda kabul ediyor.

Örneğin 6 Şubat 2018’de dini bir etkinlik bahane edilerek, ayinin ardından Heybeliada Ruhban Okulu’nda, okulun yeniden açılması için Türkiye’de bulunan misyonlardan Büyükelçi ve Başkonsolos düzeyinde kişilerin de katıldığı “Halki İlahiyat Okulu'nun yeniden açılması için Ekümenik Patriğin Yeni Çağrısı”  adı verilen bir toplantı düzenlenmişti. 1 Mayıs’ta Ruhban Okulu’nda yine aynı şekilde “İngiltere Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott” ve “AHEPA” Amerikan Helenik Eğitim İlerleme Derneği'nin üst düzey üyeleri ve Başkanı “Carl R. Hollister” ağırlandı. AHEPA’nın Kanada kolunun Yüksek Komiseri ve Başkanı “Christos Argirious” ise toplanan bir yardımı Heybeliada Ruhban Okulu'na verdi. 

Bartholomeos 4 Mayıs’ta, Avustralya’da çıkan “O Cosmos Gazetesi”ne bir röportaj verdi ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun önümüzdeki Eylül’de açılacağını söyledi. Patrikhane için çok önemli olan Heybeliada Ruhban Okulu’nun Eylül’de açılma ihtimali kendi kaynaklarında değil, dünyanın diğer bir ucundan Greek-Australian Newspaper olarak tanımlanan O Cosmos Gazetesi’nde yayınlandı. Avustralya’da çıkan bu haber ilginçtir ki 11 Mayıs’a kadar yukarıda bahsi geçen kendi haber sitelerinde yer almadı. 11 Mayıs’ta Amen ve Romfea web siteleri; 4 Mayıs tarihli Avustralya O Cosmos Gazetesi haberini kaynak göstererek haberi verdiler ve Ruhban Okulu ile ilgili bilginin 1 Mayıs’ta İngiltere Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott ve “AHEPA” Derneği'nin üyelerine de söylendiği anlaşıldı.

10 Mayıs’ta şaşırtan bir gelişme oldu. Birleşik Arap Emirlikleri finansmanındaki ve “FETÖ” destekli/destekçisi “AHVAL” adlı bir haber sitesinde “Evren Dede” imzalı bir makalede, 4 Mayıs’ta “O Cosmos Gazetesi”nde çıkan Bartholomeos’un söyleşisi paylaşıldı. “AHVAL” adlı sitenin Türkiye’den erişimi engellenmiştir. (Vekil sunucu uzantılar kullanılarak erişilebilmektedir.)

AHVAL” haber sitesi ile ilgili Türkiye’de çıkmış çok sayıda haber bulunmakta. Bir örnek olarak “TİMETURK”te 3 Aralık 2017’de çıkan haber şu başlıkla yer almakta:

BAE’nin Finanse Ettiği “Türkiye Karşıtı Bir Site Kuruldu Başrolde FETÖ Var!

Haberin özeti şöyle: “Birleşik Arap Emirliklerince finanse edilen haber sitesi yayına başladı. Kurulacağı bilgisi aylar öncesinden sızdırılan sitede FETÖ ile ilişkili isimler dikkat çekiyor! Suudi Arabistanlı Twitter fenomeni Müctehid'in aylar öncesinden duyurduğu Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan destekli Türkiye karşıtı haber sitesi kuruldu. Sitenin ana omurgasını ise Türkiye'de isimleri Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile anılan isimler oluşturuyor.” 

 

(Haberin tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz) 

https://www.timeturk.com/bae-nin-finanse-ettigi-turkiye-karsiti-site-kuruldu-basrolde-fev to-var/haber-794279 

12 Mayıs’ta İstanbullu Rumların Evrensel Federasyonu’nun web sitesi “Anatoli” de AHVAL’i kaynak göstererek Bartholomeos’un Heybeliada Ruhban Okulu ile ilgili haberini paylaştı. Şu linkteki haberin içinde AHVAL’ın linki de yer almakta: 

http://anatoliblog.blogspot.com.tr/2018/05/blog-post_80.html

Tahminimizce Patrikhane tarafından kendilerince bir değerlendirme yapılarak ve bunu medya ile paylaşarak “Algı” ve kamuoyu yaratmaya çalışılmaktadır. Çünkü Ruhban Okulu’nun açılması için en ufak bir söz alınmış olsa; yayın organları olan Fanarion, Anatoli, Amen, Romfea, Agioritiko gibi web sitelerinde ve Patrikhane’nin resmi web sayfası olan “patriarchate.org”da bir bayram edası içinde bu haber yayınlanırdı.

Böyle bir haberi paylaşmak için, dünyanın ucunda Avustralya’daki bir medya aracılığı ve FETÖ destekli/destekçisi bir başka medya organını mesnet olarak göstermelerine ne gerek vardı?

Her halükarda asıl önemli olan husus şu ki Patrikhane nicedir bir şeylerin hazırlığında ve bunun için yan yollar ve gizli destekçiler kullanıyor.

---------------------------

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/teostrateji-arastirmalari-merkezi/rum-patrikhanesinin-gizli-destekcileri

http://soyledik.com/tr/makale/7377/rum-patrikhanesinin-gizli-destekcileri--bojidar-cipof.html

17 Mayıs 2018 Perşembe

ABD, ARCHONLAR ve DİNİ ÖZGÜRLÜKLER RAPORUNDA TÜRKİYE






 ABD’de “Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu” (USCIRF) adlı bir kuruluş var. Bu komisyon her sene Dünya’da din özgürlüğü ile ilgili bir rapor hazırlıyor ve ABD Hükümeti’ne sunuyor. Aslında bu raporun uluslararası diplomaside hiçbir bağlayıcılığı yok çünkü rapor sadece tavsiye niteliğinde, ancak  ABD tarafından “Algı Yönetimi” olarak kullanılan önemli bir argüman!

 

USCIRF’nin 2018 raporunda; 28 ülkede 2017 yılı içindeki din özgürlüğü ihlallerini kendilerince belgelemişler. Ve bu ülkeler arasında Türkiye de var!

 

Amerikan Kongresi tarafından kurulmuş olan bu komisyonun kendi ağızlarından tanıtımı şöyle: “Dışişleri Bakanlığı'ndan ayrı ve bağımsızdırTüm Dünya’da din özgürlüğünü gözlemleyen ve Devlet Başkanına, Dışişleri Bakanına ve Kongre'ye siyasi önerilerde bulunan bağımsız, çift partili bir ABD hükümeti danışma konseyidir. USCIRF, yurtdışındaki dini özgürlük ihlallerini, bu ihlallerin gerçeklerini ve koşullarını gözden geçirmekte ve Başkan, Dışişleri Bakanı ve Kongre'ye politika tavsiyeleri vermektedir. USCIRF Komiserleri, her iki siyasi partinin Başkanı ve Kongre liderleri tarafından atanırlar.

 

ABD Kongresi tarafından kurulmuş ve ABD maliyesi tarafından finanse edilen bir komisyonun ne kadar “bağımsız” olduğu şüphesiz tartışılır.  Bu komisyonun her sene yayınladığı raporlarda, bazı ülkelerdeki din özgürlüğü ihlalleri gözler önüne serilse de raporda yer alan bazı ülkeler, ABD çıkarları açısından özellikle yerden yere vurulmaktadır.

 

Açıkçası USCIRF’nin bağımsızlığı iddia edilse de bu masum görüntü kisvesi altında ABD politikalarını “Algı Yönetimi” olarak Dünya’ya empoze eden bir kurumdur.

2018 raporunun önemli bir kısmında özellikle endişe duyulan ülkeler (Countries of Particular Concern) veya IRFA (International Religious Freedom Act) olarak tanımlanan ülkelere yönelik tavsiyeler yer alıyor.

 

Raporda geçtiğimiz 2017 yılında dini özgürlüğü sistematik ve aleni olarak uygulayan veya bunlara yapanlara ses çıkarmayan hükümetler olarak şunlar gösterilmiş: Burma, Çin, Eritre, İran, Kuzey Kore, Suudi Arabistan, Sudan, Tacikistan, Türkmenistan, Özbekistan -ve diğer altı ülke- Orta Afrika Cumhuriyeti, Nijerya, Pakistan, Rusya, Suriye ve Vietnam.

 

Raporda dini ihlallere sistematik olarak devam eden ve bu husustaki test unsurlarının bir ya da ikisini karşılayan ülkeler için ikinci bir kategoride ise şu ülkeler yer alıyor: Afganistan, Azerbaycan, Bahreyn, Küba, Mısır, Hindistan, Endonezya, Irak, Kazakistan, Laos, Malezya ve Türkiye…

 

Raporda ayrıca dini ihlallere sistematik olarak devam eden devlet dışı aktörler de şu üç grupta yer alıyor: Irak ve Suriye'deki DAEŞ, Afganistan'daki Taliban ve Somali'deki El-Şabab.

 

http://www.uscirf.gov/sites/default/files/USCIRFAnnualReport2018_wlinks.pdf

 

ABD’ye göre “bağımsız” olan USCIRF Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu’nun 25 Nisan’228 sayfalık 2018 Raporu’nu yukarıdaki linkten indirilebilir.

 

Raporda Türkiye açısından tuhaf olan bir durum var! Türkiye’ye 7 sayfa ayrılmış ama bu 7 sayfada ağırlıklı olarak “Rum Patrikhanesi” ve vakıfları yer almakta…

 

ABD’nin Rum Patrikhanesi’ne olan desteğini biliyoruz. Patrikhane’ye “Ekümenik” sanının verilmesi, Patrikhane’ye “tüzel kişilik” verilmesi ve “Heybeliada Ruhban Okulu”nun açılması; bunlar ABD’nin yıllardır Türkiye’den istediği taleplerdir…

 

ABD’de Helenizm emellerine ulaşmak için 1966 yılında kurulan “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical Patriarchate” adlı ABD’de inanılmaz siyasi ve ekonomik güce sahip bir dernek var.

Sözde bağımsız bir ABD kuruluşu olan USCIRF ile sözde değil özde Helenizm neferi Archonlar el ele açıkça aleyhimize faaliyetteler.

USCIRF’nin 25 Nisan’da yayınladığı rapordan hemen sonra 5 Mayıs’ta; Archonlar da her yıl yaptıkları gibi Türkiye’yi hedef alan kararların alındığı “Din Özgürlüğü Zirvesi” yaptılar. 

 

Archonların Başkanı Dr. Anthony J. Limberakis 11 Mayıs’ta, USCIRF raporunu mesnet alarak Türkiye aleyhine (Özeti aşağıda bulunan) bir açık mektup yayınladı.

“ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF), Bir Kez Daha Türkiye'yi, Dünya’nın Her Yerindeki Dini Özgürlük İhlalcileri Arasında Tanımlamaktadır.

ABD Uluslararası Din Özgürlüğü Komisyonu (USCIRF) dünyadaki din özgürlüğünün ihlallerini belgeleyen 2018 Yıllık Raporunu yayınladı ve Türkiye'yi 2. Seviye ihlal edenler arasında yani, dini özgürlük ihlallerine sistematik, devam eden ülkelere dâhil etti.

USCIRF'in Türkiye hakkındaki 2018 Yıllık Raporuna göre; 2017'de Türkiye'de din özgürlüğü durumu daha da kötüye gitti. Rum metropolitlerine çifte vatandaşlık verilmesindeki gecikmeler gibi hususlar da raporda yer aldı.

Bazı olumlu işaretler de var! Son yıllarda hükümet bazı azınlık mülklerini dini azınlık topluluklarına iade etme yönünde adımlar attı. Hükümet iki tarihi dini azınlık mülkünü, Rum Ortodoks Sümela Manastırı'nı ve Bulgar Ortodoks Kilisesi'ni restorasyon çabalarını destekledi.

Ancak, Ekim 2016'dan bu yana Protestan Papaz Andrew Brunson'un haksız bir şekilde gözaltında olmasının ülkede yaşayan diğer Hıristiyanlar üzerinde ürpertici bir etkisi oldu.

Erdoğan Hükümeti, Ekümenik Patrikhane’ye haksız baskı yapmaya da devam ediyor: Türk Hükümeti, Sen Sinod’a yalnızca Türk vatandaşı olanların seçilebileceğini dikte etmeye de devam ediyor. 2010'dan bu yana, sadece 30 yabancı metropolit Türk vatandaşlığına alındı

1971'den bu yana Heybeliada Rum Ortodoks İlahiyat Okulu kapatılmıştır. Oysaki o zamandan bu yana binlerce imam-hatip okulu açılmıştır.

Bu arada, tüm dini gruplar gibi Patrikhanenin hukuki statüsünün olmaması, tüzel kişiliğinin tescil edilmesi yasaklanmaktadır. Bunun yerine, Patriğin kendi kişisel adıyla mülk kaydettirmesi gerekiyor.

Ekümenik Patrikhanenin Archonları; ABD'li milletvekillerine Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasına izin vermek için Türkiye'ye baskı yapmalarını ve Konstantinopolis Ekümenik Patrikhanesi'ni desteklemelerini ve şu dört ana konuyu ele almaları için çağrıda bulunuyor.

1-Türk hükümeti Ekümenik Patriğin seçimini onaylamakta ve Patriğin bir Türk vatandaşı olması gerektiğinde ısrar etmemelidir.

2-Ekümenik Patrik Bartholomeos'un Ortodoksların Dünya çapında ruhani lideri olarak tanınması ve sadece yerel bir rahip olarak muamele görmemesi.

3-Ekümenik Patrikhaneye tüzel kişilik! Patrikhane Türkiye'de herhangi bir resmi işlemi kendi adı ile yapmasının engellenmemesi ve Patrikhanenin mülk almasını ve diğer idari işlere sahip olması için aracı kullanmasına gerek kalmaması.

4-Mülkiyetin Müsaderesinin önlenmesi: Tüzel bir kimlik olmadığı için Türk Hükümeti Patrikhane'nin yüzlerce yıldır sahip olduğu mülklere el koydu.

USCIRF yıllık raporunda listelenen din özgürlüğünün ihlalcileri arasında ABD'nin NATO müttefiki Türkiye de başlardadır. Buna göre, ABD Hükümeti’ni; Türkiye'nin dini azınlıkların haklarının iyileştirilmesi ve özellikle de Ekümenik Patrikhane’ye karşı devam eden ayrımcılığa ve tacize son verilmesi ile Türkiye'nin NATO'daki durumunu irdelemeye çağırıyoruz.”

Tekrar gibi olmakla birlikte, anlıyoruz ki ABD tarafından “bağımsız” lanse edilen “USCIRF” bağımsız değildir.

 

USCIRF Archonlarla birlikte omuz omuz Helenizm için çalışıyor ve anlıyoruz ki hem USCIRF hem de Archonlar aslında ABD’nin Türkiye aleyhindeki düşüncelerini dile getiren uzantılar…

 

--------------------------

https://21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/teostrateji-arastirmalari-merkezi/abd-archonlar-ve-dini-ozgurlukler-raporunda-turkiye


http://soyledik.com/tr/makale/7373/abd-archonlar-ve-dini-ozgurlukler-raporunda-turkiye--bojidar-cipof.html


13 Mayıs 2018 Pazar

ABD, PATRİKHANE ve HELENİZM TRAFİĞİ II

Önceki iki makalemizin ilk paragraflarında; Türkiye’de ABD’nin “Müttefik mi, Düşman mı” olduğunun artık sorgulandığını ve Afrin’deki harekât ile ilgili en büyük hasmımızın ise “sözde” müttefikimiz, “sözde” bizim gibi bir NATO üyesi olan ABD olduğunu vurgulamıştık. Bir yandan da Ege ve Kıbrıs’ta Bizans oyunlarının hızlandığından yola çıkarak, her zaman pusuda bekleyen “Helenizm”in bu puslu havada bir şeyler kapma planları yaptığına da işaret etmiştik.

Helenizm” trafiği artarak devam ediyor! Rum Patrikhanesi, Yunanistan ve ABD üçgeninde son birkaç haftada endişe verici bir trafik var! 6 Şubat’ta Heybeliada Ruhban Okulu’nda okulun yeniden açılması için Türkiye’de bulunan misyon temsilcileri, Büyükelçi ve Başkonsolosların katılımıyla “Halki İlahiyat Okulu'nun yeniden açılması için Ekümenik Patriğin yeni çağrısı” adı verilen bir toplantı yapılmıştı.

Yeni bir toplantı 6 Şubat’ta yapılan bu toplantının önüne geçti! Patrik Bartholomeos, 1 Mayıs’ta beraberinde çok sayıda din adamı ile birlikte Heybeliada Ruhban Okulu’nda “İngiltere Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott” ve “AHEPA” Amerikan Helenik Eğitim İlerleme Derneği'nin üst düzey üyelerini ağırladı. (American Hellenic Educational Progressive Association)

Önceki makalelerimizde son zamanlarda tırmanan Pontusçuluğa, Dünya’nın birçok yerinde sözde Pontus soykırımı toplantıları yapılmakta olduğuna ve 9 Şubat 2018’de İstanbul’daki “Zoğrafyon Rum Lisesi”nde sekizinci kez yapılan bir festivale ve bu festivale katılanların nedense sadece Pontusçular olduğuna da dikkat çekmiştik. 

Yeni bir toplantı 6 Şubat’ta yapılan bu toplantının önüne geçti! Patrik Bartholomeos, 1 Mayıs’ta beraberinde çok sayıda din adamı ile birlikte Heybeliada Ruhban Okulu’nda “İngiltere Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott” ve “AHEPA” Amerikan Helenik Eğitim İlerleme Derneği'nin üst düzey üyelerini ağırladı. (American Hellenic Educational Progressive Association)

Kaynak linklerde [1] okuyabileceğiniz makalemizde ayrıca son zamanlarda tırmanan Pontusçuluğa, Dünya’nın birçok yerinde sözde Pontus soykırımı toplantıları yapılmakta olduğuna ve 9 Şubat 2018’de İstanbul’daki “Zoğrafyon Rum Lisesi”nde sekizinci kez yapılan bir festivale ve bu festivale katılanların nedense sadece Pontusçular olduğuna dikkat çekmiştik.

Bahsi geçen festival katılımcıları arasında bulunan AHEPA “Amerikan Helenik Eğitim İlerleme Derneği”nin kısa bir süre sonra İngiltere Büyükelçisi ile birlikte Türkiye’de tekrar boy göstermesi enteresandır ve dikkatle izlenmesi gereken bir durumdur.

AHEPA Başkanı “Carl R. Hollister” 1 Mayıs’ta Rum Patriği Bartholomeos’a hitaben yaptığı konuşmasında, Heybeliada Ruhban Okulu’nun yeniden açılmasının en büyük hakları olduğunu söyledi ve bu hususta her türlü yardımı yapmaya hazır olduklarını da belirtti. Konuşmasında şu detay fevkalade önemlidir: Carl R. Hollister sorumlu olduğu kurumun (AHEPA’nın) Ruhban Okulu'nu yeniden açma hakkını koruduğunu söylemiştir.

(Carl (Icaros) R. Hollister: ABD’li işadamı AHEPA’nın 2017 Temmuz’da yapılan, 95. Konvansiyonunda genel başkanlığa seçilmiştir)

AHEPA’nın Kanada kolunun Yüksek Komiseri ve Başkanı “Christos Argirious” ise toplanan maddi bir yardımı Heybeliada Ruhban Okulu'na verdi. (Miktar hakkında bilgi alınamamıştır.)


Patrik Bartholomeos, İngiltere Büyükelçisi, AHEPA Başkanı ve AHEPA’nın Kanada Başkanı Ruhban Okulu’nda neden toplandılar?” Diye düşünürken birden bire bugüne kadar “Helenizm Destekçiliği” için adı pek öne çıkmayan Kanada’dan enteresan bir haber aldık!

1 Mayıs’ta yapılan bu enteresan toplantıdan sadece 2 gün sonra, 3 Mayıs’ta; Quebec eyaletinde yer alan ve 450 bin civarında nüfusu olan “Kanada Laval Kenti Meclisi” Sözde Pontus Katliamını Tanıdı!

Laval Şehri Meclisi 1914-1922 yılları arasında meydana gelen Pontus katliamını; soykırımın tanınması ve soykırımda ölenlerin onurlandırılması söylemi ile mecliste oybirliğiyle kabul etti ve “Bir milyondan fazla Yunanlı ve diğer azınlıklar Osmanlı ve Türk milliyetçi güçleri tarafından Küçük Asya'da öldürüldüler ya da kovuldular.” iddiasında bulunuldu. Alınan kararın belgesi Montreal Başkonsolosu Deniz Barkan Umruk’a da gönderilmiştir.

Yunanistan Kanada Büyükelçisi “Dimitris Azemopoulos”, milletvekillerine ve meclis üyelerine desteklerinden dolayı teşekkür etti ve sosyal medya hesabında şunları paylaştı: “Oybirliği! Evet, Kanada'nın en büyüklerinden biri olan Laval Belediyesi Meclisi oybirliği ile Pontus Soykırımını tanıdı! Hakikat ve adalet her zaman sonunda zaferle kazanır. Dürüst olmak gerekirse, bu alınan karara katkıda bulunan herkese derin bir şekilde minnettarım.

Kanada'daki Helenik Kongresi ise Laval Kenti’nin bu kararı için şu ifadeleri kullandı:

 “Quebec'teki Hellenik topluluğu için tarihi bir karardır. Burada, Quebec ve Kanada'da, Yunan atalarımıza ve insanlığımıza karşı yapılan bu acımasız ve iğrenç suçları gelecek nesillere hatırlatmak hepimiz için bir görevdir.





Megali İdea”nın en büyük destekçileri Rum Patrikhanesi’nin himayesinde, Amerika’da yapılanmış ve bir devlet yapısı gibi organize edilmiş ABD’deki Archonlar topluluğudur.

Fener Rum Patriği’nin başkanlığında sivil ve ruhanilerden oluşan adeta bir “Hükümet” modeli şeklinde çalışan bu kişilere kısaca “Archon” deniyor. Archonluk, tüm imkânlarını “Megali İdea” emelleri için ortaya koyabilecek kişilerden oluşan “Paramasonik” bir yapılanmadır. Eski Rum Patriklerinden 1.Athenagoras’ın oluşturduğu bu yapılanma; 1966 yılında “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical Patriarchate” adıyla bir derneğin Amerika’da kurulması ile devam etti. Archonlar, şu anda ABD’de inanılmaz siyasi ve ekonomik güce sahiptirler ve ana amaçları şunlardır:

1- Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri nezdinde, Heybeliada Ruhban Okulu konusunda lobi çalışmaları yapmak.

2- Patrikhane’nin mülk edinme konusu ve Rum vakıflarının mal varlıklarının iadesini sağlamak.

3- Türk Hükümeti’nin Patrik seçimine ve Sen Sinod’un oluşumuna müdahale etmemesini temin etmek.

4- Rum Patrikhanesi’nin "Ekümenizm"liğinin Türkiye tarafında tanınmasını sağlamak.

Archonlar son zamanlarda gerek resmi web sayfalarında ve gerekse çeşitli sosyal medya hesaplarından Türkiye’ye saldırmaktadırlar. Örnek olarak; 4 Mayıs’ta yapılan bir paylaşımda, Rum Patriği ve Sen Sinod üyelerinin bir fotoğrafı şu ifadelerle paylaşıldı: “Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan bu yana, Türkiye'deki hükümet yetkilileri; Ekümenik Patriğin seçilmesinin içsel Kilise sürecine müdahale etmektedir. Bu keyfiyete göre; Türk hükümeti herhangi bir patrik adayını keyfi olarak veto edebilmektedir.

Halen ülkemizde tutuklu, ABD’li “Papaz Brunson” için ise şu paylaşım yapıldı: Bir yıldan fazla bir süredir bir Türk hapishanesinde bulunan masum ABD vatandaşı olan papaz Andrew Brunson'un, inancından dolayı serbest bırakılması için dua ediniz. Yargılanmasının 2. günü yarın 7 Mayıs’tadır. Zaman; şimdi Hıristiyan kardeşimize karşı durmak ve serbest bırakılmasını talep etmek zamanıdır.

Yeni Vakıflar Kanunu’nun, 41. Maddesi gereğince 28 Aralık 2008’de yapılan “Vakıflar Meclisi’ne “Azınlık Vakıfları Temsilcisi” olarak “Pandeli Laki Vingas” seçilmişti. Laki Vingas Rum vakıflarında ve derneklerinde halen çeşitli görevlerde bulunan Rum Cemaati’nin önemli bir mensubudur. Laki Vingas; 25 Mart 2011’de “Boyacıköy Rum Kilisesi”nde yapılan bir törenle “Archon” ünvanı almıştı.

ABD’de Archonlar tarafından her yıl özellikle Türkiye’yi hedef alan kararların alındığı “Din Özgürlüğü Zirvesi” yapılmaktadır. Bu seneki zirve 5 Mayıs’ta yapıldı. Archonlar bu zirvede “Papaz Brunson”un serbest bırakılması için kamuoyu yaratılmasına “Türkiye'de, demokratik ülkelerdeki devredilemez insan haklarına ilişkin olarak çok az ilerleme kaydedildiğini üzüntüyle not ediyoruz. Bunların arasında, Türkiye Hükümeti’nin Ekim 2016'dan bu yana Amerikalı Papaz Andrew Brunson’u esir tutmaya devam etmektedir ve din özgürlüğü kavramı da göz ardı edilmektedir. Türkiye Hükümeti’ne Papaz Brunson'u derhal serbest bırakmaya ve din özgürlüğüne karşı bağlılığını yeniden teyit etmeye çağırıyoruz.” Şeklinde ifadelerin de yer aldığı için bir karar aldılar ve 10 Mayıs’ta resmi web sitelerinde yayınladılar.






ABD Rum Başpiskoposluğunda, ABD Başpiskoposu Demetrios’un ev sahipliğinde yapılan bu zirvenin Patrikhane için dinsel özgürlük arayışındaki ilerlemeleri değerlendirmek için yapıldığı da belirtilmiştir. Çok sayıda Archonun katıldığı toplantıya Fransa Metropoliti “Emmanuel” ve “Laki Vingas” da katıldı.

-----------------------



19 Eylül 2013 Perşembe

KIBRIS RUM ORTODOKS KİLİSESİ ve BAŞPİSKOPOS II. HRİSOSTOMOS



Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi’nin başında bulunan, Başpiskopos II. Hrisostomos’un (Chrysostomos of Kition) Eylül ayı başında verdiği ve çok tartışılan bir beyanatı vesilesiyle Hrisostomos’un son yıllardaki çıkışlarını ve kısaca Kıbrıs’ın Hıristiyanlık Tarihi’ndeki önemini bu yazımızda ele almak istedik.  

10 Nisan 1941’de Baf’ta doğmuş fanatik bir Türk düşmanı olan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başpiskoposu II. Hrisostomos, yakın tarihte “Kanlı Papaz” olarak bilinen Makarios’tan devraldığı olumsuz din adamı geleneğini başarılı bir şekilde sürdürüyor. Eylül başında ajanslara düşen haberlere göre; Hrisostomos, Güney Kıbrıs’ın ekonomisinin “boğulduğunu” ve açlıkla karşı karşıya kalındığını görmesi halinde, halkı ayaklanmaya teşvik edeceğini söyledi. 

Bir gazeteye "Beni Susturacak Kişi Daha Doğmadı" şeklinde beyanat veren Hrisostomos, “Ağzımı kapatmak istediler ama bunu başaracak kişi daha doğmadı” dedi. Hrisostomos, ülkesindeki AKEL Partisi ve Rum Merkez Bankası Başkanı Panikos Dimitriadis ile de sorunlar yaşıyor ve her fırsatta bu kişiler aleyhine beyanatlarda bulunuyor.

Hrisostomos, Türkiye ile bilinen “Doğal Gaz Krizi” nedeniyle, Kıbrıs’a Türkiye tarafından olası bir askeri müdahale ihtimali için ise şöyle konuşuyor: “ABD yanımızda olduktan sonra hiçbir şeyden korkmayız. Yine İsrail’le işbirliği yaparsak, iyi edeceğiz. Zira İsrail düşmanlarla çevrilidir ve tek çıkış yolu Kıbrıs’tır.

Simerini Gazetesi Hrisostomos’un “Sigma Live” isimli bir internet haber portalına verdiği mülakatı 7 Eylül’de şöyle duyurdu:  “Başpiskopos, AKEL ve Merkez Bankası Başkanı’na bayrak açtı... Hedef “Hellenic”i Kapatmaktı... Dimitriadis ve AKEL ağzımı kapatmak istedi ama bunu başaracak kişi daha doğmadı... ABD ve İsrail Kıbrıs için dayanaktır... ABD yanımızdayken kimseden korkmayız.” 
      
Kıbrıs Kilisesi için ise; “Kilise yıkılmaz çünkü insan yapısı değildir. Kiliseyi Tanrı kurdu ve halen de yaşatıyor. Bizans İmparatorluğu yok oldu ancak onun kurduğu kilise burada yaşamakta ve durmaktadır.” dedi.

Kıbrıs Adası Hıristiyanlık Tarihi açısından çok önemlidir. Hıristiyanlık için, “Hıristiyanlık aslında Aziz Pavlus’un dinidir” şeklinde yaklaşan çokça teolojist bulunuyor… Bu gözlemdeki en büyük faktör; Hıristiyanlığın yayılmasının, Aziz Pavlus’un misyon yolculuklarından sonra ivme kazandığı ve özellikle Roma’nın Hıristiyanlığı serbest bırakmasındaki en büyük etkenin Aziz Pavlus olduğudur. Bu misyon güzergâhlarında ise Kıbrıs  ve Anadolu çok önemlidir. Bir Kıbrıslı olan Aziz Barnabas’ın ilk yolculuklarda Aziz Pavlus’un yanında olması ve Pavlus’a verdiği deste de Hıristiyanlık Tarihi’ndeki bir başka önemli noktadır.

Aziz Pavlus; Hıristiyanlık uğruna iman etmeden evvel vergi toplayıcısı bir Yahudi olarak Hıristiyanlara eziyet etmekteydi.

(İncil’den bu konudaki iki alıntı şöyledir: “Elçiler 8: 3- Saul ise müminleri kırıp geçiriyordu. Ev ev dolaşarak, kadın erkek demeden müminleri dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu.” ve “Elçiler 9: 1-2- Saul ise Rab'bin öğrencilerine karşı hâlâ tehdit ve ölüm soluyordu. Başkâhine gitti, Şam'daki havralara verilmek üzere mektuplar yazmasını istedi. Orada İsa'nın yolunda yürüyen kadın erkek, kimi bulsa tutuklayıp Yeruşalim'e getirmek niyetindeydi.”)

Salamis'te doğmuş ve Aziz Pavlus gibi aslen Yahudi bir ailenin oğlu olan, Aziz Barnabas’ın da durumu Aziz Pavlus’a benzer… Barnabas, Kudüs'te eğitim gördükten sonra Kıbrıs'a dönmüş ve MS. 45 yılında o da Hıristiyanlığı yaymak için Aziz Pavlus ile birlikte çalışmaya başlamıştır.

Bu faaliyetlerden ötürü Aziz Barnabas, vatandaşları tarafından öldürülüp, cesedi bir bataklığa saklanmıştır. Barnabas'ın öğrencileri olayları izleyip, cesedi bataklıktan alarak Salamis'in batısında bir yeraltı mağarasına gömdüler.

432 yıl sonra Piskopos Anthemios, Barnabas'ın mezarını rüyasında gördüğünü söyleyerek, açılmasını sağladı. Bu keşif sonrasında Piskopos Anthemios, İstanbul'a giderek İmparator Zeno'yu bilgilendirdi ve bu suretle Kıbrıs Kilisesi’nin özerk olmasını sağladı. İmparator, mezarın bulunduğu yerde bir manastır inşa edilmesi için bağışta bulundu. MS. 477'de inşa edilen bu manastır halen Magosa’ya giderken yol üzerinde bulunur ve Dünya’daki mevcut ikona envanterinin en önemli parçaları bu manastırda muhafaza edilmekte ve sergilenmektedir.

1922’de Aziz Barnabas Manastırı’nda görevli Stefano, Haritanos ve Barnaba adındaki üç kardeş papaz kilisenin kapısının sağ kısmında yer alan, Aziz Barnabas’ın ölümünün 432 yıl sonrasını konu alan bir fresk yaptılar. 1976 yılında kadar Aziz Barnabas Kilisesi’nde görevlerini sürdüren bu üç kardeş papaz; süreçte yaşlılık ve hastalık nedenleriyle Güney Kıbrıs’a göç ettiler. Bu kardeş papazların manastırı terk etmesinin ardından Aziz Barnabas Manastırı orijinal hali korunarak ziyarete açıldı.

1991 yılında Eski Eserler ve Müzeler Dairesi tarafından restore edilmeye başlandı. Manastırın çok değerli ikonaların sergilendiği kilise kısmı da restore edildi ve kapsamlı bir ikona müzesine dönüştürüldü. Manastırın avlusunda ayrıca Arkeoloji Müzesi inşa edilmiştir ve bu müzede de çok değerli arkeolojik parçalar sergilenmektedir.

Kıbrıs ile ilgili olarak bir başka husus da Hıristiyanlık Tarihi adına önem arz eden başka dini eserlerin de KKTC topraklarında bulunmasıdır. Aynı şekilde dini arşivin önemli kısmı da KKTC Cumhurbaşkanlığı envanterindedir. (YN: Filiki Eterya ile ilgili araştırmamızda KKTC Cumhurbaşkanlığı Arşivi’nden çok önemli kaynaklar temin etmiştik.)

Kıbrıs Türkleşme tehlikesinde... Türkleşirse herkes gidecek ama biz kilise olarak gitmeyecek,  burada kalacağız.” Bu sözlerin sahibi Başpiskopos Hrisostomos’un Türk düşmanlığı o kadar had safhada ki; Kıbrıs’ın ilk cumhurbaşkanlığını da yapmış olan ve yüzlerce genç, yaşlı, masum Türkün katline neden olan selefi Başpiskopos Makarios’u aratmamakta…

1964’te Yunanistan ile Türkiye; Kıbrıs’tan ötürü savaşın eşiğindeydiler. Aralık 1963 sonunda ise Kıbrıs’ta,  Rumlar tarafından tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen trajik olaylar gerçekleşti. 20 Aralık’ta Türk köylerinde başlayan kıyım “24 Aralık Noel Gecesi ellerindeki silahları Binbaşı Nihat İlhan’ın savunmasız ailesine çeviren Başpiskopos ve Cumhurbaşkanı Makarios’un kışkırttığı “dini bütün Hıristiyanlar” silahlarını binbaşının eşi Mürüvvet, küçücük evlatları Kutsi, Hakan ve Murat’a doğrultular. Bir banyo küvetine sokularak katledilen bu insanların fotoğrafı Türkiye’de büyük bir infial yarattı. 103 köy boşaltıldı toplamda 25 Bin kişi sürgün oldu.

Tarihsel süreçte Kıbrıs’ın üzerinde yaşananlar, aslında paylaşılamayan topraklarının Hristiyanlık Tarihi açısından fevkalade önemli olmasındandır. Çeşitli kaynaklarda, Makarios’un iktidarı süresinde, Kıbrıs’taki mevcut otellerin birçoğunun gizli ya da açık sahibi olduğu bilgisi bulunmaktadır. Makarios’un, dini lider sıfatını kullanarak Türklere karşı şiddeti nasıl körüklediğini de yukarıdaki acı örnekte olduğu gibi hâlâ hafızalardadır. Devrin Rum Patriği Athenagoras tarafından Kıbrıs’a başpiskopos olarak atanmış olan Makarios, servetini korumak için Türklerin tamamını yok etmeyi dahi göze almıştı.

Bir KKTC gazetesinde “Yani bugün Hrisostomos’un “düğün değil bayram değil, bu neyin kafası” diye düşündüren çıkışlarına kızmayalım, zira bu genetik bir özellik… Din adamlarının sevgi dolu olması, hedef kitlesine sabrı, bireylere tahammülü tavsiye ederek hayatın güçlüklerine karşı destek olması gerekirken bırakın bu özellikleri, kışkırtıcı yönleriyle öne çıkmaktalar. Özellikle kutsal kabul edilen dinlerin muhatabı; bir ırk, kavim, coğrafya değil, bütün insanlık olduğuna göre, bir din adamı yaşadığı toplumda huzursuzluğu, hayatını sürdürdüğü bölgede kaosu planlıyorsa orada ciddi sorunlar var demektir.” değerlendirmesi yapılmıştır.

Kıbrıs Rum yönetimi önceki lideri Dimitris Hristofyas’ın Ocak 2011’de yapılan Rum Ulusal Konsey toplantısında; bir süre önce yapılan Apoel-Pınar Karşıyaka basketbol maçında, fanatik Rumlarca yapılan saldırıyı da Türkiye’nin tepkisi üzerine görüştüğü biliniyor. Pınar Karşıyaka takımının oyuncularına ve yöneticilerine karşılaşma esnasında taşlı sopalı saldırı yapılmış ve bu saldırının ardında aşırı ırkçı örgüt; “Ulusal Halk Cephesi” (ELAM) olduğu ortaya çıkmıştı. Teşvik edenin ise Kıbrıs Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II. Hrisostomos’un olduğu, bizzat Rum lider Hristofyas tarafından ifade edilmişti.

O tarihte Rum gazetelerinde yer alan haberlere göre Hristofyas; Rum Ulusal Konsey toplantısında, Kıbrıs Rum kesiminde aşırı milliyetçi çizgisiyle tanınan ELAM örgütünün, Başpiskopos Hrisostomos'un tarafından finanse edildiğini de açıkladı. Bu örgüt, aynı zamanda, Kıbrıslı Türklere yapılan saldırıları da organize etmektedir.

Ocak 2011’de çıkan gazetelerin haberlerine göre; Apoel-Pınar basketbol maçında ortaya çıkan olayların gündeme gelmesiyle başlayan tartışmada Demokratik Parti (DİKO) ve Rum Meclisi Başkanı Marios Karoyan da Başpiskopos Hrisostomos'u savunmuşlardır.

Anadolu Ajansı’nın o tarihte çıkmış bu konudaki haberine göre ise; ELAM üyeleri boya tabancalarıyla askeri talimler yaparak bu saldırıya hazırlanmışlar, karşılaşma için gelen Kıbrıslı Türklerin araçlarının tahrip etmişler ve Güney Kıbrıs'ta ikamet eden bir Kıbrıslı Türkü de bıçaklamışlardır.

Böyle bir organize saldırıyı ve hazırlıkları Rum polis ya da istihbarat elemanları tarafından fark edilmemiş olması da mümkün değildir. Bu işin arkasında finansman ve moral destek olarak Başpiskopos Hrisostomos’un olması ve bu desteğin farkına varılmaması mümkün değildir. Irkçı ELAM ile Kıbrıs Kilisesi’nin maddi manevi bağı çok gizli ilişkiler değildir.