coca cola etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
coca cola etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Ekim 2011 Cuma

BATMIŞ YUNANİSTAN, İSTANBUL RUMLARI’NA MAAŞ VERMEYİ AKSATMIYOR


Yunanistan ile Rum Patrikhanesi 90’lı yıllardan itibaren öncelikli olarak Rumlar olmak üzere Türkiye’deki Hıristiyan yaşlılara emeklilik maaşı vermektedir.  

İlk başlarda aylık “400 Dolar” olan bu emekli maaşı, şu anda üç aylık “1300 Euro” şeklinde ödeniyor. 65 yaştan yukarı erkekler ile 60 yaştan yukarı “Hıristiyan” kadınlar “Rum Patrikhanesi’nin onayı” ile bu maaşı alabilmektedir.

Yukarıda, Rum asıllı yaşlılar yerine neden “Hıristiyan” yaşlılar şeklinde bir ifade kullandığımız ise işin dikkat çekilmesi gereken bir başka yanıdır ve yazımızın sonlarında irdelenmektedir.

Bu tahsisat, “Yunanistan Sosyal Yardım ve Sosyal Sigorta Bakanlığı” bütçesinden ayrılmış bir tahsisat olup Yunanistan başkonsolosluğu vasıtasıyla maaş bağlanan kişilere ödenmektedir. Yunanistan; bu yaşlılık maaşlarını “Emeklilik Sigortası” olarak tanımlamaktadır. Peki, Türkiye’deki Rum asıllı vatandaşlarımızın, Yunanistan ile nasıl bir sosyal sigorta hakkı edinebileceği bağ vardır, nerede emekli olup bu hakkı edinmişlerdir de böyle bir ödemeyi düzenli olarak alıyorlar?

Türkiye’de yaşayan, Türk vatandaşı Rumların tamamında değil ama yaklaşık hepsinde Yunan pasaportu da bulunur ve dolayısı ile bu insanlar aynı zamanda Yunanistan vatandaşlarıdır. Bu Türkiye açısından yasal değildir, zira Türkiye’nin Yunanistan ile imzaladığı bir “çifte vatandaşlık” anlaşması yoktur. Bu durumda kişilerin ellerindeki Yunanistan pasaportları da (Türkiye açısından) yasal değildir.

Vatandaşlık bir aidiyet ve bağdır. Hele her ay düzenli olarak ödenen bir para da ortada varsa çok daha güzel bir bağdır ve bu bağı Rum Patrikhanesi cemaati susturmak adına fevkalâde kullanmaktadır.

Yunanistan; bir bakanlığın tahsisatından bu maaşları ödese de emekliliğin bağlanması, sadece Rum Patrikhanesi’nin onayı ile mümkün olabilmektedir. Bu durumda Patrikhane’nin dini olmayan faaliyetlerinden hoşnut olmayan insanların seslerini yükseltmesi, bir hususta herhangi bir tenkitte bulunması tabi ki mümkün değildir. Zira cemaat içinde kişiye maaş bağlanmadan evvel Yunan Konsolosluğu memurları çok titiz bir istihbarat yapmakta en son olarak da Patrikhane’nin onayına gönderilmektedir.

Bu kişilerin Yunan pasaportlarını temdit ve değiştirme işlemleri ise semt metropolitlerinin imzaladığı bir kilise evrakı olmadan yapılmamakta ve bu durumda, cemaat mensupları Rum Patrikhanesi’ne “tam biat” etmedikçe pasaport ve emekli maaşı almaları mümkün olmamaktadır.

Başkalaştırma”dan, “ötekileştirme”den bahsedenler bu durumda zaten işin başında; “başka” ve “öteki”dir. 

Yazılarımızda sık sık yineliyoruz. Amerika vatandaşları, evvelâ Amerikalı sonra kendi etnik kimliği ile yaşarlar. Amerika’nın politikalarını benimsemesek de Amerikan vatandaşlığının doğal tepkisi olan Amerikalı olmayı çok güzel benimsetiyorlar. Türkiye vatandaşı azınlıklarda evvelâ Türk olmak ve -bizim gibi düşünenleri tenzih ederek ve bu söyleme dâhil etmeyerek- Türkiye’nin âli çıkarlarını gözetmek duygusu maalesef oluşmamıştır.

Pasaport ve vatandaşlık gerçekten bir aidiyettir ve hele bir de sunulan imkânlar, ödemeler varsa konuşamazsınız, Türkiye ile aidiyet oluşturduğunuz ülke arasındaki ihtilaflarda, sorunlarda taraf olursunuz. Türk vatandaşlığınız zaten yasaldır ve hakkınızdır. Ama cebinizde (Türkiye’ye göre) yasal olmayan pasaportunu da taşıdığınız ülke aleyhinde davranamaz, konuşamazsınız. Bu durumda başkasınız, ötekisiniz. Sonra da sürekli olarak Türkiye aleyhinde yapılan kötü propagandaları benimsersiniz ve Türkiye için “ötekileştirmeci” ya da “başkalaştırmacı” nitelendirmesini yaparsınız.

Bu tıkır tıkır işleyen ve Rum Patrikhanesi’ni ziyadesiyle mutlu eden işleyiş; son günlerde Yunanistan’ın İstanbul Başkonsolosu “Vasileos Bornovas” ile Rum Patriği’nin arasını soğuttu!

Yunanistan’da devletten sonra gelen en zengin kurum Yunan Kilisesi’dir. Sonsuz mal varlığı ve gelirleri bulunmaktadır ve vergi de verir. Rum Patrikhanesi’nin de Yunanistan’da Yunan Kilisesi’^ne yakın büyük mal varlığı vardır. Bu mal varlığından oluşan kazançlardan vergi alınmaması için Papandreu’ya son zamanlarda Patrikhane tarafından baskı yapıyorlar.
Yunanistan bilindiği gibi büyük bir mali kriz ile karşı karşıyadır. Bu rağmen Papandreu’nun Yunanistan Başbakanı olduğundaki ilk icraatı, “8 Milyon Euro” olan yıllık “Rum Patrikhanesi’ne Örtülü Yardım”ı “10 Milyon Euro”ya çıkartmak olmuştu. 4 taksitte gönderilen bu yardım; krize rağmen düzenli olarak yapılmakta iken en son taksit bu yaşadıkları kriz nedeniyle aksadı! 

Rum Patriği Barholomeos, 7-12 Ekim arasında “Aynaroz Bölgesi”ne bir ziyaret yapmıştı ve bu ziyarette bir araya geldiği Papandreu ile bu konu enine boyuna tartışıldı. Son taksidin ödenip ödenmediği ve şu an itibariyle akıbetinin ne olacağı net değil! Çok uzun zamandan sonra ilk olarak Rum Patrikhanesi de sıkıntıya girdi.

Nereden bakılırsa bakılsın Rum Patrikhanesi ve Rum Cemaati; Yunanistan için büyük bir mali konu teşkil etmektedir. Hal böyle iken ve mali krize rağmen para desteği sürerken yaşlı Hıristiyanlara ödenen “Emeklilik Sigortası” son günlerde bambaşka bir konudan sorun olmaya başladı. İstanbul Başkonsolosu “Vasileos Bornovas” ile Rum Patriği’nin arasını soğumasının perde arkasında; Patrikhane’nin Rum/Yunan olmayan Hıristiyanlara da bağlamış olduğu emeklilik ödemeleri yatmakta...

Zira bu paraların bir kısmı; Patrikhane’ye yakınlığı ile bilinen “Ermeni”, “Arap” kökenli (Antakyalılar olarak bilinen cemaat) ve “Bulgar” cemaatlerinden belirtilen yaşlardaki kişilere de verilmektedir.

Yunanistan ve Rum Patrikhanesi neden etnik kökeni farklı olan yaşlı Hıristiyanlara da emeklilik maaşı bağlar? Bu sorunun yanıtı ise tam bir Bizans entrikasını içinde barındırıyor!
Ermeni Cemaati, Türkiye’nin en büyük Hıristiyan azınlığıdır ve sayıları 70 Bin civarındadır. Ermeni Cemaati’nin içinde gruplaşmalar vardır. Ermeni Patriği Mutafyan’ın seçiminden önce bu gruplaşmalar ayyuka çıkmıştı. Ne ilginçtir ki 70 Bin kişilik Ermeni Cemaati, Vakıflar Kanunu’nun, 41. Maddesi gereğince 28 Aralık 2008’de yapılan “Vakıflar Meclisi’ne“ seçilen “Azınlık Vakıfları Temsilcisi”ni kendi içinden çıkaramadı ve bu  “Temsilcilik” Rum Cemaati’nden birine kısmet oldu.

Arap kökenliler denince bu kişiler “Antakyalı” olarak bilinen Ortodoks Hıristiyan Türk vatandaşlarıdır. Bu insanları Süryaniler ile de karıştırmamak gerekir. Ana lisanları Arapça olan bu insanlar yıllar süren sistematik bir çalışmayla “Rumlaştırıldılar”…

İstanbul’daki kiliselerin çoğunda görevli olarak bu çalışkan insanlar istihdam edilmektedir. Çoğunun hüviyetlerinde Rum yazar ki bu işte gerçek olmayan bu durumdur. Zira bu insanlar gerçekte merkezi Şam’da bulunan “Antakya Patrikhanesi”ne bağlıdırlar. 1997 ile 2007 yılları arasındaki Bulgar Eksarhlığı Vakfı’ndaki yönetim kurulu üyeliğimiz süresince Rum Patrikhanesi’nin bu insanlardan çok güzel istifade ettiğini gördük.

Gerek vakfımızda çalışanlar ve gerekse tanıdığımız kişilerin birçoğundan “Ne milletsiniz?” sorusuna hep “Rum” yanıtını aldık. Türkiye’de siyasi fırtınalar yaratan, yabancı ülkelerin baskısına maruz kalınmasına neden olan Rum Patrikhane’sinin cemaati için çok yerde 5000 kişi diye bir rakam telaffuz edilmektedir. Ancak Rum Cemaati gerçekte, 1500 kişiden azdır.  İşte bu sayıyı kabartmak için Antakyalılar kullanılır. Nemalanan, iş bulan, maaş alanlar dışında kendilerine yapılan “Rum” nitelemesine bozulanların az olmadığını ise burada ifade etmek istiyoruz. Bulgar Cemaati’ne gelince ki bu husus uzmanlık alanımızdır, bu konuda yazmış olduğumuz 656 sayfalık “Patrikhane ile Mücadelem” adlı kitabımızda 220 belge ile gerçekleri ortaya koyduk.

Bulgar Cemaati’nde de çok sayıda kişide Yunan pasaportu vardır ve bunların yaşlıları Yunan Başkonsolosluğu’ndan emekli maaşı alıyor. Bulgar Cemaati belki Antakyalılar kadar Patrikhane’ye sayısal destek değildir ama Haliç’teki “Demir Kilise” gibi çok önemli olan mülkleri ve en önemlisi kurumsal yapısı, yani Patrikhane’nin sahip olmadığı “Tüzel Kişilik” ile Patrikhane’nin “Grekleştirmek” arzusunda olduğu bir cemaattir. Bartholomeos’un patrik olur olmaz bu cemaat üzerine asimile etmek için neler yaptığı yukarıda bahsettiğimiz kitabımızda belgelerle gözler önüne serilmiştir. Bir yere kadar asimilasyonda muvaffak da olunmuştur. Hatta şu an görevde olan 7 kişilik Vakıf Yönetim Kurulu üyelerinin 5’nde, yazımızın başında açıkladığımız, “yasal olmayan şekillerde” edinilmiş Yunan pasaportları bulunmaktadır.

Şimdi, Patrikhane’nin başı kendi cemaat mensupları gibi “bağımlı” hale getirmek için maaşa bağladığı Ermeni, Arap kökenli ve Bulgar kişilere de verdiği “Emekli Maaşı”  nedeniyle Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu ile dertte. 

Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu tabi ki Yunanistan’ı temsil eder. Bunu da göz ardı etmemek ve hadiseyi Başkonsolos ile Patrikhane arasında bir ihtilaf şeklinde nitelememek lazımdır.

Söz konusu olan emekli maaşları, havale yöntemi kullanılmadan diplomatik araçlarla “çek olarak” İstanbul’a getiriliyor. Sonra bu çek; bir Yunan şirketinin satın aldığı “Finasbank”ta nakde çevrilerek listedekilere İstanbul Başkonsolosluğu binasında elden ödeniyor

2004 yılında, Rum Patrikhanesi’nin Selanik yakınlarındaki “Piliea” bölgesinde, mülkiyeti kendilerine ait olan ve çok değerli 330 dönümlük bir arazide dev bir alışveriş merkezinin inşaatı yapılmıştı. İnşaatı, “Lamda Development” ile “Sonae Kharangionis” firmaları tarafından kurulan “Piliea” adlı bir şirket yaptı. 

Lamda Development firmasının sahibi aynı zamanda Yunanistan’ın ikinci büyük bankası olan “Eurobank EFG”nin da sahibi olan armatör “Spiros Latsis”dir. Eurobank EFG ise eski adı ile “Tekfenbank”, şimdiki adı “Eurobank Tekfen” olan Türk bankasının 2006’dan itibaren % 70 sahibidir. 

Üç ayda bir 1300 Euro olarak maaşların dağıtıldığı Yunanistan İstanbul Başkonsolosluğu içinde para almayı beklerken kendi aralarında “Türkçe” konuşan yaşlılara kaba davranıldığı, hatta bazı kişilerin mahalden kovulması ile bina içinde sadece Yunanca konuşmaları istenmektedir. 

Gökçeada’da ve Bozcaada’da yaşayanların maaşını ise Başkonsolosluk adına Rum Patrikhanesi 530 Euro aylık olarak ulaştırmaktadır. Gökçeada’da ve Bozcaada’daki dağıtımların Patrikhane tarafından aksatılarak yapılması ve bazı kesintiler de olması ise emekli maaşı alanların çileden çıkmasına neden oluyor.

Emeklilik maaşı alanların sayısı şöyledir: İstanbul’da 950, Gökçeada’da 182 ve Bozcaada’da 17 kişidir. Bu gerçekten mali kriz ile boğuşan Yunanistan’ın tarafından bakıldığında çok büyük bir destektir.

Şimdi soru şu ki: “Yunanistan Sosyal Yardım ve Sosyal Sigorta Bakanlığı” bütçesinden ayrılan ödenekle emeklilik maaşı alanların, dolayısı ile artık aleyhte hiçbir hareket ve tenkit yapma olasılığı ortadan kaldırılanların arasına dâhil edilen, Ermeni, Arap kökenli ve Bulgar etnik kökenli Türk vatandaşlarını “kimin adamı” olarak tanımlayabileceğimizdir.


BARTHOLOMEOS ŞEHİTLERİMİZE RAĞMEN YEMEKLİ KUTLAMA YAPIYOR
Bartholomeos’un Heybeliada’dan mezun olup ruhban oluşunun 50. Yılı, Okulun kapanmasının 40. Yılı ve Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı olduğunu ve 21 Ekim akşamı “Four Seasons Otel”de bir yemekle başlayacak etkinliklerle, Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı kutlamaları başlıyacağını bir önceki yazımızda belirtmiştik.
Bu kutlamalara “Amerika Başpiskoposu Dimitrios” ve bir ruhban grubu, ayrıca Amerika’daki “Archonlar” da başkanları “Antony J. Limberakis” ile birlikte geleceklerdi. 21 Ekim’de başlayacak etkinlik kapsamında 300 kişi civarında olması beklenen yemeği şehirlerimize rağmen iptal etmiyorlar.
Sadece 22 Ekimde “İstanbul Kongre Merkezi”nde (Harbiye’deki eski Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu) yapılacak 3 bin kişilik resepsiyonu iptal ettiler.
23 Ekimde, 16.00 18.00 saatleri arasında Karaköy’deki “Galata Rum İlkokulu” da yapılacak panel de programdan çıkmadı…
Sırbistan Patriği, Gürcistan Patriği ve Arnavutluk Başpiskoposu da bu kutlamalara iştirak etmek için İstanbul’a geliyor.
Şüphesiz ki bu kutlamalar kapsamında Amerika’dan gelen Archonların, Türkiye’deki Archonların eşliğinde, Hükümet ve devlet görevlileri ile yapmaya çalışacakları görüşmelerin, bu elim terör gündeminde olması mümkün olmayacak ve “Ekümenik Markaj” Türkiye’nin  başta terör olmak üzere çok sayıda derdi arasında devam edecek görünüyor.


18 Ekim 2011 Salı

DÜNYA’DAKİ TÜM YUNAN ASILLI ve ÜST RÜTBELİ PAPAZLAR BU GİDİŞLE TÜRK VATANDAŞI OLACAK

1 Eylül’de Heybeliada Ruhban Okulu’nda ve 2 Eylül’de Patrikhane avlusunda bulunan Aya Yorgi Kilisesi’nde toplantılar yapılmış ve bu toplantılarda Rus Patrikhanesi ile ilgili konularda da strateji belirlenmişti. KudüsAntakya (Şam’da bulunur) ve İskenderiye patrikleri ile Kıbrıs Başpiskoposu ve Rum Patriği Bartholomeos katılacağı bu toplantıya Antakya Patriği Rus Patrikhanesi’nin müdahalesi ile son anda katılmamıştı.  
Rum Patriği Barholomeos’un çok yoğun bir tempo ile uygulamakta olduğu bir programı uygulaması ve bu program dâhilinde 7-12 Ekim arasında Aynaroz Bölgesi’ne bir ziyaret gerçekleştirecek olması, o bölgede Rusya için fevkalade önem arz eden “Aziz Pandeleimon Rus Manastır”ı ile ilgili Rusya’nın da önemli bir adım atmasına neden oldu.
30 Eylül’de Rus Patriği Kiril, Devlet başkanı Dimitri Medvedev ve çok üst düzey bürokratların katılımı ile “Aziz Pandeleimon Rus Manastırı Kültür ve Manevi Mirası Koruma Kurulu” oluşturuldu ve bu manastırın rehabilitasyonu için büyük bir bütçe ayrıldı. Bu suretle; 1 Eylül’de Rum Patrikhanesi’nde yapılan ve kendileri ile ilgili konuları da içeren yapılan toplantıya Rusya Kilisesi ve Devleti en üst düzeyde cevap vermiş oldu.
Bu sene Rum Patrikhanesi’nde her şeyin yıldönümüdür ve bunu en iyi şekilde kullanmak üzere hazırlıklar yapılmıştır. Bartholomeos’un Heybeliada’dan mezun olup ruhban oluşunun 50. Yılı, Okulun kapanmasının 40. Yılı ve Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı… Bu gövde gösterisi öncesinde ya da süresince Rusya’nın da birtakım oldubittilere sessiz kalmayacağı yaptığı hamlelerden anlaşılmaktadır
21 Ekim akşamı “Four Seasons Otel”de bir yemekle başlayacak etkinliklerle, Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı kutlamaları başlıyor. “Amerika Başpiskoposu Dimitrios” ve kalabalık bir ruhban grubu ve Amerika’daki “Archonlar” da başkanları “Antony J. Limberakis” ile birlikte kalabalık bir grup olarak İstanbul’a geliyorlar. 21 Ekim’de yapılacak bu yemeğin 300 kişi civarında olması bekleniyor.
22 Ekimde ise “İstanbul Kongre Merkezi”nde (Harbiye’deki eski Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu) 3 bin kişilik bir resepsiyon veriliyor. Resepsiyonda, piyano resitali ve sunum da yapılacaktır. Bu resepsiyona, tüm yerli siyasi ve yöneticilerin yanı sıra çok sayıda Türk iş adamı da davetlidir. Bu davet ile yapılmakta olan her ne kadar Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı’nı kutlamak olarak görünüyorsa da esas maksat; Heybeliada Ruhban Okulu’nu açtırmaya yönelik hamleyi başlatmaktır.
Etkinliklerin son günü olan 23 Ekimde, 16.00 18.00 saatleri arasında Karaköy’deki “Galata Rum İlkokulu” (Σχολή Γαλατά) da bir panele ev sahipliği yapacaktır.
Archonlar, son zamanlarda Türk siyasilerini yakın markaja almaya başladılar ve üst düzey temsilcileri ile Patrikhane lehine talepler içeren görüşme taleplerinde bulunuluyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son Amerika gezisinde, Amerika Başpiskoposu ve Archonların üst düzey temsilcileri Türk Heyeti’ni yakın markaja aldıkları hakkında internet ortamında çokça haber var. 21-23 Ekim’de yapılacak olan “Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı Kutlamaları” çerçevesinde papazların ve Archonların bu kadar kalabalık gelmeleri de Türk yetkililerle görüşme taleplerini yinelemek ve Heybeliada Rum Ruhban Okulu’nun açılmasını sağlamaya yöneliktir.
Rum Patriği Bartholomeos da bu bağlamda Kasım ayı içinde, Ankara’ya temaslar yapmaya yönelik bir çıkartma yapma hazırlığı içindedir. Ekümenikliği tescil ile Heybeliada Rum Ruhban Okulu’nun açılması bunların en büyük idealleridir. Ve bu bağlamda da Patrikhane’nin “maiyet”ini arttırma çabaları bir yandan devam ediyor.
2 Bin kişiden az kalmış Rum Cemaati’nin dini ihtiyaçları ile ilgili olarak hiçbir orantıya uymayan Yunan asıllı yabancı papazların Türk vatandaşı yapılması talepleri de bu arada devam ediyor. Sürekli olarak yinelenen bu yabancı tebaalı papazları Türk vatandaşlığına alınması isteklerinin sonu gelmiyor. Bu kadar çok papazın cemaatin dini ihtiyaçları ile ne alâkası olacağını da anlamak mümkün değil.
Şubat 2011’de TC olmaları için müracaat edilen şu Yunan asıllı yabancı papazlar Ağustos’ta Türk vatandaşı olmuşlardı:
Rethimnis ve Avlopotamu Metropoliti Evangelos Antonopoulos 
Kidonias ve Apokoronau Metropoliti Emmanouil Papayannakis,  
Hong-Kong Metropoliti Nektarios Tsilis 
Almanya Metropoliti Augustin Lambardakis 
Meksika ve Orta Amerika Metropoliti Georgios Anastasiadis 
Leros ve 12 Ada Metropoliti Panagiotis Aravantios 
Bu şahısları önceki yazılarımızda belirtmiştik ve sürekli kabaran bu listeye en son olarak “Girit Başpiskoposu Nikolaos Athanasiadis” de eklendi. İnsana “Aman Allahım” dedirtecek bir topluluk yavaş yavaş Türk vatandaşı oluyor. Girit Başpiskoposu’nun Türkiye ile ne alâkası var?
Resmen Bizans döneminin kadrosunu topluyorlar. Türkiye içinde Rumluğun esamesi kalmamış yerlere metropolit atıyorlar.
Ve bu suretle de Türkiye hudutları dışında ne kadar üst düzey Yunanlı papaz varsa ağır ağır sürdürülen bir programla Türk vatandaşı oluyor.
Bu gözü dönmüş, doymak nedir bilmeyen zihniyet, bu süreçte vatandaşlığa alınmasında “sakınca” görülen “Fransa Metropoliti Emmanuel Adamakis”in işlemlerinin Türkiye tarafından ret edilmesine ise çok içerlemiş.  Rum Patriği Bartholomeos’un, Kasım’da Ankara’ya yapacağı çıkartmada bu hususu da gündeme getirmesi ve bu “sakıncalı” papaza da Türk vatandaşlığı almak için bastırması durumunda ortaya çıkacak vahamete ise ne demeliyiz acaba?
Yahu muhteremler! Fransa zaten bizim başımıza (sözde) Ermeni soykırımı işini sarmaya “tam teşebbüs hali” ile iştigal ederken bir de başımıza “Fransa Metropoliti”ni de Türk vatandaşı yaparak musallat etmeyin! 
Bu adamcağız, sizin ilerideki , Bartholomeos’tan sonraki patrik adayınız olmasın?
İleride Türkiye’nin başına, Yunan asıllı bir “Fransız”ı miras bırakmak istiyorsunuz anlaşılan…
Ve birinci sırada Ekümeniklik sonra da Heybeliada Ruhban Okulu’nun YÖK’e bağlı olmadan açılması için ne gerekiyorsa yapmaktalar.
Yeni Anayasa’da yapılacak düzenlemelere çok dikkat edilmesi ve Patrikhane’nin önünü açacak maddeler tesis edilmemesi ile Patrikhane için çalışan hukukçu ordusunun, bu bağlamda Anayasa Komisyonu’ndaki meslektaşlarına telkinlerde bulunamaması için çok dikkat edilmesi gereklidir.

30 Eylül 2011 Cuma

YUNANİSTAN İFLAS ETTİ AMA RUM PATRİKHANESİ DEVLETLEŞME YOLUNDA


Heybeliada Ruhban Okulu, Ağustos’ta gizemli bir toplantıya ev sahibi olacaktı.Bu toplantıya KudüsAntakya (Şam’da bulunur) ve İskenderiye patrikleri ile Kıbrıs Başpiskoposu ve  Rum Patriği Bartholomeos katılacaktı. Patriklerin genel Ortodoks toplantıları dışında böyle bir araya gelmeleri rutin bir davranış değildi ve Türk düşmanlığı ile bilinen Kıbrıs Başpiskoposu’nun da bu toplantıda bulunması ise fevkalade düşündürücüydü. Bu toplantının ana amaçlarından biri ise 2011 içinde yapılacak olan genel Ortodoks toplantısı öncesinde, “Rus Patriği”ne karşı stratejiyi belirlemekti.
Bu toplantı, 1 Eylül’de Heybeliada Ruhban Okulu’nda ve 2 Eylül’de Patrikhane avlusunda bulunan Aya Yorgi Kilisesi’nde olmak üzere iki kere toplanılarak yapıldı ama Antakya Patriği gelmedi. Toplantı öncesinde, Rus Patrikhanesi’nden üst düzey bir yetkilinin Şam’a giderek Antakya Patriği ile görüşmesi neticesinde Antakya Patriği bu toplantıya icabet etmedi. Rus Patrikhanesi’nin bu girişiminden fevkalade rahatsız olmakla birlikte kendi emireri gibi telakki ettikleri Antakya Patrikhanesi’nin bu tavrına daha çok bozulmuş olduklarını belirtmek gerekiyor. 
Amerika’nın Patrikhane lehine çok farklı kulvarlardan girişimleri başlamıştır. Eylül, bu açıdan çok hareketli ve farklı manevraların yapıldığı/başladığı bir ay oldu. Merkezi Amerika’da bulunan ve yaptığı hizmetler karşısında milyon dolarlar alan McKinsey Şirketi “bilâ-bedel” olarak Büyükada Rum Yetimhanesi’nin fizibilitesini üstlendi ve bu konuda görüşmeler yapmak için 13 Eylül’de İstanbul’a geldi, Patrikhane yöneticileriyle görüştü ve sunumunu yaptı. Bu görüşmelere Coca Cola’nın  CEO’su Muhtar Kent de katıldı. Alınan bilgiye göre McKinsey’in bu fizibiliteyi bilâ-bedel yapmasını sağlayan kişi zaten Muhtar Kent’tir.
Bu organizasyonları gerçekleştiren ve Büyükada Yetimhanesi’nin koordinasyonunu sağlayan kişi ise Pandeli Laki Vingas’tır. Vakıflar Kanunu’nun, 41. Maddesi gereğince 28 Aralık 2008’de yapılan “Vakıflar Meclisi’ne “Azınlık Vakıfları Temsilcisi” olarak seçilen Pandeli Laki Vingas 25 Mart 2011’de Boyacıköy Rum Kilisesi’nde “archon” ünvanı alan son kişilerden biridir.
Bu seçim, akabinde birçok tartışma da ortaya atılmıştı. Zira Ermeni vakıfları temsilcilerinin bir kısmının Vingas’a oy verdiği seçimden sonra ortaya çıktı. Ermeni vakıflarının adayı olan Simon Çekem’in bu konuda düşündürücü beyanatı ise şöyledir: “Bizim için üzücü bir durum. Çünkü meclise aday sokabilecekken kendi kendimizi sabote etmiş olduk
Archonluk; canını ve malını esirgemeden “Megali İdea” emelleri için ortaya koyabilecek kişilerden (sadece erkek) oluşan “Paramasonik” bir topluluktur ve merkezi Amerika’dadır. Kökeni Bizans’a hatta Roma’ya kadar uzanmaktadır ve o devirde kilisenin ya da imparatorun üst düzey asker/yargıçlara verdiği bir unvandır.
Patrikhane günümüzde; lobi kabiliyeti yüksek olan Amerikalı zengin işadamları arasından, kendi idealarına gönül vermiş olanlara “Archon” ünvanı vermektedir ve bu unvan Yunan/Rum asıllı kişiler arasında fevkalade itibar olarak telakki edilmektedir. Burada Patriğin bir “devlet başkanı” ya da “imparator” gibi, Bizans döneminde kullanılan çeşitli unvanları (Offikia) verdiğini görüyoruz. Mesela, Logothesis bu gün bir başbakan ya da dışişleri bakanı; Rhetor, eğitim bakanı; Referandarios, ise Patriğin imparator nezdindeki temsilcisidir. (mihmandarı)
1922, 1942, 1955 ve 1963 yıllarında Patrikhane’yi oluşturan Rum tebaa göç edince, Patrikhane’nin Anadolu’da faaliyet gösteren kilisesi kalmamıştı. Bu durumun önüne geçemeyen dönemin Rum Patriği Athenagoras çok fazla kişiyi “Archon” unvanıyla donattı ve bu şekilde kilise bağlarının korunmasını amaçladı. Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu (tescilli Türk düşmanı) Yakovos ise 1966’da “Order of Saint Andrew The Apostle Archon of The Ecumenical Patriarchate” adıyla Amerika’da bir dernek kurdu. Fener Rum Patriği Bartholomeos’un 1991’de Patrik olmasından sonraki ilk icraatlarından biri, merkezi Atina’da olan “Panagia i Pammakaristos” isimli ikinci bir dernek kurmak oldu. Bundan sonraki adım da şu anda Amerika’da çok güçlü bir topluluk olan  “Archonlar Biraderliği”nin (The Brotherhood of Archons of the Ecumenical Patriarchate) kurulmasıdır.  (Bu konuda ayrıntılı bilgi için bakınız: Bojidar Cipof, Patrikhane ile Mücadelem, Bojidar Kitapları Yay., 2010, s.620-627)
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son Amerika gezisinde, Amerika Yunan Kilisesi’nin temsilcisi Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposu ve Archonların üst düzey temsilcileri ile de görüştürüldüğü hakkında haberler internet ortamında bulunuyor. Arhonların Türkiye Devleti’nin üst düzey temsilcileri ile Patrikhane lehine talepler içeren görüşmelerde bulunmak istedikleri de çoktandır biliniyor.
Son dönemde ülkemizde artan terör ve İsrail ile olan gerginliğin üstüne eklenen Güney Kıbrıs’ın petrol sondaj girişimi gibi sorunlarımızda; Amerika yanımızda ve aynı anda karşımızda aktif rol oynamaktadır. Bu durumda din özgürlüğü ya da Müslüman olmayan Türk vatandaşlarına sağlanacak kolaylıklar sağlanması adı altında süregelmekte olan adımlar pek hoş görünmemektedir.
McKinsey”in arkasında Coca Cola da görünse sonuçta desteği veren Amerika’dır. “Tavşana kaç tazıya tut” misali, Güney Kıbrıs’taki petrol sondajını yapan da bir başka Amerika şirketidir. Basit bir teçhizatı, canları istediğinde Kongre kararı olmadan yurt dışına göndermeyenler, milyon dolarlarla telaffuz edilen bir fizibiliteyi bilâ-bedel yaparlar mı ya da bu işten asıl çıkar ne? Son günlerde çok aşikâr yapılan Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması yönündeki artan baskı neden?
Kuzey ve Güney Amerika Başpiskoposluğu’nda (ruhani açıdan) çok alt bir rütbede olmakla birlikte yeri geldiğinde Patrikhane için Başpiskopostan da değerli olan “Alex Carlukos” adında bir papaz var. McKinsey yetkililerinin sunumunda bulunmak üzere onun da İstanbul’a gelmiş olması çok dikkat çekicidir.
Bir başka husus da 13 Eylül’de bu görüşmeler süredururken, Amerika Büyükelçisi “Francis J. Ricciardone”nin, Rum Patrikhanesini ziyaret etmesi ve 17 Eylül’de de Heybelida Ruhban Okulu’nu eşi ile birlikte ziyaret etmesi ve  okulun anı defterine “Okulun tekrar açılması için dua ediyorum” şeklinde yazı yazmasıdır.
Rum Patrikhanesi’nin Yunanistan’da önemli mal varlığı bulunmaktadır. Bu mal varlığından oluşan kazançlardan vergi alınmaması için de çok yakında girişimde bulunuldu. Yunanistan Başpiskoposluğu’nun da önemli mal varlığı var ve onlar vergi veriyor. Bu durum; iflas etmiş Yunanistan’da önümüzdeki günlerde nelere yol açar bilinmez ama Patrikhane’ye  Yunanistan’dan gelen ve milyon Eurolarla telaffuz edilen yardımlar kesilmedi. 
Rum Patriği Barholomeos, 7-12 Ekim arasında Aynaroz Bölgesi’ne bir ziyaret gerçekleştirecek. Aynaroz Ruhani Cumhuriyeti olarak da bilinen bölge, Yunanistan'ın içinde yarı otonom bir idari yapıdadır. Makedonya'dan Ege Denizi'ne uzanan Khalkidiki Yarımadası üç dağlık bir burun şeklindedir ve "Athos" ya da “Ayion Oros” olarak bilinir. Bölgede, 17 Yunan ve birer Rus, Bulgar ve Sırp olmak üzere toplam 20 büyük manastır bulunmaktadır. Bu manastırların dünya ile tüm bağlar kopuktur, elektrik ve telefon dahi yoktur. Kadınların ve dişi hayvanların bile bu bölgeye girmesi yasaktır.
Bartholomeos, 2 Kasım 1991’de Fener Rum Patriği olduğu ilk günden itibaren bu bölge ile sorun yaşamıştır. Nitekim Patrikliğinin ilk gününde, taç giyme töreninde yaptığı konuşmasında üstü kapalı ya da açık birçok mesaj arasında Aynaroz’a da şöyle yüklenmişti:
“... Askitik bir yaşam tarzı sürdüren ve ışık saçan Aynaroz'dakilere yöneliyor ve diyoruz; uzun zamandan beri ana kilisemizin kuralları dışında olan Aynaroz Manastırının geleneksel varlığını sürdürmesini anlamak mümkün değildir. Bunun için bu kutsal yerlerin varlığını, Ortodoks Kilisesi düzeni ve hiyerarşisi içinde varlığını sürdürmesini ve muhafaza etmesini sağlamak için her şeyi yapacağız. Buradaki papazlardan şunları istiyoruz; Tanrı korkusu ile hareket edip kilisemizin Askitik ve Monahile yeminimizi ve kurallarımızı kabul etmelerini ve sadece bizim kilisemize uymalarını istiyoruz...”
Rum Patrikhanesi Devletleşme Yolunda…
Bu geziyi bir yerlere bağlamalı mıyız? Çünkü bu geziden döndükten 10 gün sonra bakınız ne olacak…
Bu sene Rum Patrikhanesi’nde her şeyin yıldönümü… Bartholomeos’un Heybeliada’dan mezun olup ruhban oluşunun 50. Yılı, Okulun kapanmasının 40. Yılı ve Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı…
22 Ekimde, Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı şerefine çok büyük bir organizasyon tertiplenmiştir. Haliç Kongre Merkezi’nde büyük bir bütçe ile 3 bin kişilik bir resepsiyon, piyano resitali ve sunum hazırlıkları yapılmıştır. Bu resepsiyona tüm yerli siyasi ve yöneticilerin yanı sıra iş adamları da davetlidir. Amerika’dan ve başka yabancı ülkelerden de gelecek çok sayıda davetli vardır.
Amerika’dan Archonlar da gövde gösterisi şeklinde başkanları “Limberakis” ile birlikte burada hazır bulunacaklar. Bu davet aslında Bartholomeos’un Patrik oluşunun 20. Yılı’nı kutlamaktan çok, ağırlıklı olarak Heybeliada Ruhban Okulu’nu açtırmaya yönelik hamlenin yapılacağı platform olacaktır. 
Makaledeki her bir madde, gerçekten usta bir satranç oyununun adeta hamleleri… 
Aynaroz, Yunanistan Anayasası’nın 104. Maddesine göre otonom bir devletçiktir ve buranın devlet başkanı da o an görevde olan patriktir. Patrikhane Vatikanlaşacak derken kastedilen topraklar farklıdır. Aslında Rum Patriği, Vatikan’dan çok daha büyük bir coğrafyanın devlet başkanıdır. Ama üzerinde bulunduğu topraklarda tescil ettiremediği “Ekümeniklik” nedeniyle bu statü “kadük” durumdadır.
Çok bilinmeyenli ya da bilinenli bir denklem aslında Rum Patrikhanesi’nin durumu… Ve birinci sırada Ekümeniklik sonra da Heybeliada Ruhban Okulu’nun YÖK’e bağlı olmadan açılması bulunuyor. Bunun için yeni Anayasa’da bir takım cümleler sokulması gerekiyor. Patrikhane için çalışan hukukçu ordusunun bu bağlamda Anayasa Komisyonu’ndaki meslektaşlarına telkinlerde bulunması olasıdır ve dikkat edilmesi gereklidir.
Yazımız için “komplo” diyen desin…
Zaten Türkiye komplonun daniskası ile karşı karşıya… 
Şimdi lütfen bu yazıyı bir daha yukarıdan aşağıya ama bu kez mantık süzgecinden geçirerek okuyunuz…
Ve Rum Patriği’nin çok kısa bir süre önce Selanik çevresine yaptığı ziyarette Yunan askeri birliği ile çekilmiş olan fotoğraf karesine dikkatlice bakınız…
Yazımızın başlığı şöyleydi: “Yunanistan İflas Etti Ama Rum Patrikhanesi Devletleşme Yolunda

23 Ağustos 2011 Salı

RUM PATRİKHANESİ – GEORGE BUSH – LATSİS VAKFI - MUHTAR KENT ve COCA COLA


Geçmiş yazılarımızda Yunanistan’ın içinde bulunduğu mali kriz ne boyutta olursa olsun, Rum Patrikhanesi’nin Ekümenikliği ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konularında her daim maddi ve moral destek bulunabileceğini, önümüzdeki süreçte ise AB ve çevrelerinin eskisi kadar etkili olamayacaklarını fakat bu kez de ABD’nin daha aktif bir aktör olarak karşımıza çıkacağına işaret etmiştik.

Nitekim kısa bir süre evvel Türkiye ziyareti yapan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı ve mutlaka önemli konuların ele alındığı görüşme sonrasındaki basın toplantısında, yine Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılmasını bir “mesele” olarak ortaya koydu. Hillary Clinton’un bu davranışı ile ABD’nin konunun baş aktörü olduğunu gizlemeye gerek de duymadığını anlamış olduk. 

PATRİKHANE BİNALARININ RESTORASYONUNA 7 MİLYON EURO KAYNAK HAZIR… 

Rum Patrikhanesi, ekonomik krize rağmen şu anda Patrikhane binalarının restorasyonu için yaklaşık “7 Milyon Euro” kaynak temin etmiştir. Bu kaynak her an kullanılabilir haldedir ve restorasyonla ilgili adımların atılması için daha evvelki yazılarımızda belirttiğimiz gibi; yeni yasama döneminde yapmayı planladıkları Ankara temasları beklenmektedir.

BÜYÜKADA YETİMHANESİNİN RESTORASYONUNA 70 MİLYON EURO KAYNAK TAMAMLANIYOR…

Avrupa’daki krize rağmen bu para yakında tamamlanacak ve Büyükada’daki eski “Yetimhane Binası” -ki Avrupa’nın en büyük ahşap binası olma özelliğini taşımaktadır- restore edilecektir.

Şimdi bu restorasyonun yapılması için kurulan bir komisyona dâhil olanların bazılarını ve gelişmeleri irdeleyelim.

GEORGE BUSH

Eski Amerika Devlet Başkanı George Bush’un, başkanlığı döneminde Rum Patrikhanesi’ne olan özel ilgisini ve desteğini burada bir kez daha ifade etmenin gereği yoktur. Ancak bu desteğin halen devam ettiğini belirtmek gerekir. George Bush; Amerikalı firmalar ve vakıflar nezdinde, maddi ve moral destek için Patrikhane’ye yardımcı olmakta ve Büyükada Yetimhanesi’nin restorasyonu ve bu işin finansmanı için kurulan komitede de bizzat yer almaktadır.

LATSİS VAKFI

2004 yılında, Rum Patrikhanesi ile ilgili Türkiye ve Yunanistan’da birtakım haberler çıkmıştı. Selanik yakınlarındaki Piliea bölgesinde, mülkiyeti Rum Patrikhanesi’ne ait ve çok değerli 330 dönümlük bir arazide dev bir alışveriş merkezinin inşaatına başlanmıştı. O tarihte, bu inşaatın, Yunanlı armatörlere ait olan “Lamda Development” ile “Sonae Kharangionis” firmaları tarafından kurulan “Piliea” adlı şirketler tarafından yapıldığı söylendi. Lamda Development firmasının sahibi aynı zamanda Yunanistan’ın ikinci büyük bankası olan “Eurobank EFG”nin da sahibi olan armatör “Spiros Latsis”dir.

Eurobank EFG ise eski adı ile “Tekfenbank”, şimdiki adı “Eurobank Tekfen” olan Türk bankasının 2006’dan itibaren % 70 sahibidir.

Rum Patriği Barholomeos 2009 Ağustosunda, Yunanlı armatör Latsis'in emrine verdiği “Alexander” (İskender) adlı gemi ile “Xenefondus Manastırı”nda düzenlenen törenlere katılmıştı ve bu ailenin Rum Patrikhanesi’ne çok büyük desteği bulunmaktadır.

MUHTAR KENT ve COCA COLA

Tüm Dünya’da Coca Cola ve ABD özdeşleşmiştir ve Coca Cola’nın büyüklüğü yadsınamaz. Bu dev şirketin Türk asıllı bir tepe yöneticisi vardır. “Muhtar Kent”.

Bir Türkün böyle bir Dünya devi firmada tepe yöneticisi olması, “Coca Cola Company İcra Başkanı” olması elbette ki sevindirici bir husustur. Muhtar Kent’in babası ise bir dönem “Efsane Büyükelçi” olarak bilinen “Necdet Kent”tir ve 2. Dünya Savaşı esmasında, Marsilya'da Büyükelçi iken 80 Yahudi'nin Naziler tarafından gaz odasına gönderilmesini, Türk pasaportu vererek engellediğinden ötürü kendisine “Türk Schindler”i lakabını takılmış ve Yahudiler tarafından “Şükran Ödülü”ne layık görülmüştür.

Birkaç yıl evvel, Ayvalık Cunda'da, (Ali Bey Adası) Koç Holding Şeref Başkanı "Rahmi Koç" tarafından bir kilise restore edildi ve “Necdet Kent” adı verilerek kütüphaneye dönüştürüldü. Muhtar Kent, babasına ait 1500 kitabı buraya bağışlamış ve bu açılış Rum Patriği Bartholomeos tarafından da onurlandırılmıştı.

Muhtar Kent’in Rum Patriği ile olan diyalogu hayli eskiye dayanmaktadır ve bu kez de hem kişisel, hem de Coca Cola olarak Patrikhane’yi desteklemekte, Büyükada Yetimhanesi’nin ıslahı için oluşturulan komitede yer almaktadır.

Muhtar Kent’in Atlanta’daki odasının duvarını ise Rum Patriği ile Papa’nın birlikte görüldüğü ve Patrik tarafından Muhtar Kent’e imzalanmış bir fotoğraf uzun zamandır süslüyor. Barholomeos’un Ekim 2009’daki ABD ziyareti sırasında Patrik onuruna yemek verenler arasında Coca Cola'nın CEO'su Muhtar Kent de bulunmaktaydı.

Büyükada Yetimhanesi için gerekli “70 Milyon Euro”nun toplanmasının -krizi falan dert etmeye gerek kalmadan- çok da zor olmayacağı görünüyor.

Tabi ki Büyükada Yetimhanesi’nin ıslahı için sadece yukarıda zikrettiğimiz kişiler devrede değil. “Megali İdea“ yanlıları ve destekçilerinden oluşan çok büyük ve güçlü bir blok Rum Patrikhanesi’nin her derdine “deva” olmaya hazırdır.