pan ortodoks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pan ortodoks etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Temmuz 2016 Çarşamba

GİRİT’TE YAPILAN PAN ORTODOKS KONSEYİ’NİN ARDINDAN


Girit toplantısı medyada “Konsey” olarak yer aldı. Biz de geçen yazımızda güncel bir konuyu işlediğimiz için “Konsey” tanımını kullandık. Ancak terminolojik bir hataya düşmemek adına: Bu yazımızda “Konsey” yerine “Konsil” tanımlaması yaptık. Çünkü Hıristiyanlık Tarihi’nde, M.S. 325’te İznik’te yapılan ilk genel toplantı da dâhil olmak üzere tarihi toplantılar “Konsil” olarak tanımlanmaktadır.

1. Hıristiyanlık Genel Konsili; M.S. 325’te İznik Konsili İznik’te yapıldı. Bu konsilin dinî açıdan çok iyi değerlendirmesi gerekir. Çünkü o dönemde Hıristiyanlığın serbest bırakılması tamamen siyasi bir olgudur. İmparator 1. Konstantin (Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus ) annesi Elena’nın çok fazla Hıristiyanlığa destek vermesinin etkisiyle Hıristiyanlığı serbest bırakmıştı. Ancak Konstantin’in Hıristiyanlığı serbest bırakmasındaki bir başka etken ise kitlelerin inanç ile baskı altına alınması ve yönetilmesindeki kolaylıktır.

Hıristiyanlıktaki Tanrı inancının temeli; “Baba” “Oğul” ve “Kutsal Ruh”tur. Bir Hıristiyan, günümüzde bu kavrama karşıysa; sapkındır, heretikdir yani din dışıdır.  Ancak bu kavramın doğruluğu kadar bir de kabul ediliş biçimi Hıristiyanlar arasında asırlardır tartışma konusudur.

Çünkü bu konsili yöneten İmparator 1. Konstantin o esnada Hıristiyan değildir ve “Ateş Kültü”ne tapmaktadır.  Papa I. Silvestre’nin (1.Sylvester) döneminde geçen bu süreç için kilise kaynaklarında; İmparator’un hasta yatağında son nefesini verirken yanında bulunan papazlar tarafından kendi isteği ile Hıristiyan olduğu yer almaktadır.  Bunu salt bir gerçek olarak kabul etsek dahi konsilin toplanmasını isteyen ve yöneten İmparator 1. Konstantin’in, Konsil süresince Ateş Kültü’ne inanan ve henüz Hıristiyanlığı kabul etmemiş biri olmasından ötürü 1. İznik Konsili’nin kararları asırlardır tartışma konusudur.

Ekümenik bir kilise olmanın tek şartı o kilisenin İsa Peygamber’in bir Havarisi tarafından kurulmuş olmasıdır. Dünya’da bu vasfa sahip olan, üç Ekümenik Patrikhanenin (Roma, İskenderiye, Antakya) yetki ve sınırları da M.S. 325 yılında İznik’te belirlenmiştir. (Bu noktada Hıristiyanlığın Katolik/Ortodoks ya da Batı ve Doğu kiliseleri olarak henüz ayrışmadığını da vurgulamamız gerekir.)

İmparator 1. Konstantin bir yandan Hıristiyanlığı serbest bırakırken öte yandan İskenderiye’den yükselen bir dinî akımdan fevkalâde rahatsızdı. İskenderiyeli bir din bilgini olan Arius’un Hazreti İsa’nın varlığı ile ilgili savunduğu ve çok fazla taraftar bulan, kısaca Ariusçuluk denilen bir doktrin, Hıristiyan kitleleri dalga dalga sarmaya başlamıştı. Ariusçuluk ilkesi genel olarak Tanrı’nın tek olduğu ve ona eş koşulamayacağı ile Tanrı’nın kendiliğinden var olan ve değişmeyen olduğudur.  Ariusçuluğa göre; Tanrı kendiliğinden vardır ve öncesizdir. Kendiliğinden var olmayan “Oğul” bu durumda “Tanrı” olamaz. Bu nedenle; İncil’de anlatılan şekliyle Oğul; Tanrı olamaz, Tanrı olarak anılamaz.

1. İznik Konsili’nde bir yandan Arius dışlanmıştır öte yandan bu doktrinin yayılmasının da önünü kesmek adına Hıristiyan “Baba” ile “Oğul” arasındaki tabiat eşitliği (Homoousios) kabul edilmiştir. Bu karar Hıristiyan Tarihi’nin ilk ve en önemli amentüsüdür. (Amentü=İman etmek için inanılması gereken esaslar)

381’de “Birinci İstanbul Konsili” olarak adlandırılan ve İmparator 1. Theodosius tarafından toplanan 2. Genel Konsil’de “İznik İnancı” revize edilerek Baba” “Oğul” ve “Kutsal Ruh” inancı en kutsal amentü olarak kabul edildi.

3. Genel Konsil: 431’de “Birinci Efes Konsili” adıyla,
4. Genel Konsil:. 451’de “Kadıköy Konsili” adıyla,
5. Genel Konsil:  553’te “İkinci İstanbul Konsili” adıyla,
6. Genel Konsil:  680’de “Üçüncü İstanbul Konsili” adıyla
7. Genel Konsil:  787’de “İkinci İznik Konsili” adıyla yapılmıştır.

Katolik ve Ortodokslar bu ilk yedi konsili “Genel Konsil” sıfatıyla kabul etmektedirler.  869’da İstanbul’da gerçekleşen “Dördüncü İstanbul Konsili” Katolik Kilisesi tarafından organize edildiği için Ortodokslarca kabul edilmez. (Geçtiğimiz günlerde Girit’te yapılan son toplantının tutanaklarında karşılıklı kabul edilen ilk yedi konsile atfen yapılmış söylemler vardır.)

8. Yüzyıl’dan itibaren Katolik ve Ortodoks kiliseleri arasında süregelen düşmanlıkta son nokta, Papa “9. Leo”nun 1054 yılında “Kardinal Humbert”i İstanbul’a göndererek Ayasofya’da Doğu Kilisesi’ni (Ortodoksları) aforoz ettiğini açıklayan fermanını okutması ile konmuştur. Katolik ve Ortodoks düşmanlığının bir başka tezahürü; 1204 yılında Kudüs’ü kurtarmak için düzenlenen 4. Haçlı Seferi’nin Kudüs yerine Konstantinopolis’e yönlenmesi ve zapt edilmesi ile sonuçlanır ve Bizans Hanedanlığı, Haçlıların kendiliklerinden şehri terk etmesine kadar 57 sene süresince İznik’e sığınır. Bu süre içinde İstanbul’da taş taş üstünde kalmaz, Haçlılar şehri tamamen yağmalarlar. Bu süreçte; tüm tarihi dini objeler de Papalığa gönderilmiştir ve halen Vatikan’da saklanmaktadır.

Bu düşmanlığı ortadan kaldırmak, barışmak ve karşılıklı aforozları kaldırmak için 1902’de her iki kilise tarafından çalışmalar başladı. Fakat bu çalışmaların meyveleri çok zaman sonra ortaya çıktı. Rum Patriği Athenagoras’ın çabalarıyla 1962-1965 yılları arasında “2. Vatikan Konsili” adı altında toplantılar yapılarak iki kilisenin sorunları giderilmeye çalışıldı ve “Hıristiyan Birliği Sekreteryası” da kuruldu. 1964 yılında Papa 6. Paul ile Rum Patriği Athenagoras Kudüs’te bir görüşme yaptılar. Patrik Athenagoras ise 26 Ekim 1967’de Papa 6. Paul’u Roma’da ziyaret etti. Bu ziyaretlerin ardından 1054 yılında karşılıklı yapılan aforozlar ortadan kaldırıldı. Tabi ki bu bir birleşme değil barışmaydı!

2016’da İstanbul’da yapılması kararlaştırılan son toplantı; Rum Patriği Bartholomeos’un 2014’te başlayan girişimleri sonucunda kabul edilmişti ve İstanbul’da gerçekleşecekti!  Önceki makalemizde belirttiğimiz gibi yapılacak Pan Ortodoks Konseyi için ilk olarak Aya İrini Kilisesi istenmişti ve konseyin son provası 2016 Ocağında İstanbul’da yapılacaktı. Ancak Rus Patriği Kiril; Türkiye ve Rusya arasında yaşanan, 24 Kasım’da bir askeri Rus uçağının düşürülmesinin ardından başlayan siyasi kriz nedeniyle İstanbul’daki toplantıya katılmayacaklarını bildirdi. Rus Kilisesi’nin isteği ile Türkiye dışında bir yerde Girit’te yapılması kararlaştırıldı.  Fakat Rus Patriği Kiril bu değişikliğe rağmen Girit’e de katılmayacağını açıkladı.

Ruslardan dışında Bulgar Patrikhanesi, Antakya  Patrikhanesi ve Gürcistan Patrikhanesi de bu konseye katılmadılar. Daha önce katılmayacağını açıklayan Sırp Kilisesi ise son anda karar değiştirerek katıldı ve bu suretle 14 Ortodoks kilisesinin 10’u bu konseye katılmış oldular. Çok sayıda Vatikan temsilcisi din adamının da katıldığı konseyde Papa Francis’in yolladığı bir mektup okundu ve Papa’nın resmi Twetter hesabından 19 Haziran’da konsey için iyi temenniler dileyen bir twet de atıldı.

Konseyin ana başlıkları şöyleydi: Ortodoks Diasporası’nın sorunları, Otonom kiliselerin durumu, Perhiz kuralları, Evlilik ve aile konusunda yaşanan gelişmeler ve sorunlar, Ortodoksların diğer Hıristiyan kiliseleri ile ilişkileri ve Teknoloji ve bilimde yaşanan gelişmelerin  Ortodoks dünyasında yarattığı yenilikler ve sorunlar.
Konseyin sonunda altı ana başlık için oyçokluğu ile imzalanmış uzun karar metinleri açıklandı.

İlgilenen araştırmacılar için İngilizce metinleri: https://www.holycouncil.org/

Yukarıda bahsedilen altı başlığı da içeren, altında katılımcı delegasyonlardaki din adamlarının da imzasının bulunduğu on iki maddelik bir kapanış bülteni Message of the Holy and Great Council of the Orthodox Church” başlığıyla Yunanca, İngilizce, Rusça ve Fransızca olarak yayınlandı.


Bu bültendeki temel satırbaşları şunlardır:
Toplantının başlıca önceliği Ortodoks Kilisesi'nin birliği üzerinde olmuştur. Katılımcılar Dünyanın lehine yapılan dua ayininden sonra çalışmaya başlamışlardır…

Kilise Heterodoks Hristiyanlar ile diyaloğa büyük önem vermektedir. Hıristiyan Dünyası Ortodoks geleneğinin özgünlüğünü bilir. Ortodoks kilise öğretimi, operasyonel deneyim ve inanç değeri önemlidir. Diyaloglarda Ortodoks Kilisesi’nin inanç konularında taviz olmamıştır…

Farklı dinlerde dinler arası diyalog, karşılıklı güven, barış ve uzlaşma tanıtımına önemli katkıda bulunulmuştur. Ortodoks Kilisesi; adam kaçırma, işkence ile ve iğrenç infazlarla insanları inanç değiştirmeye zorlayarak, savaş şiddet, zulüm yapılmasını ve dini toplulukların üyelerinin öldürülmesini kınamaktadır… 

Ortodoks ve diğer Hıristiyanlar eşit vatandaşlar olarak vatandaşı oldukları ülkelerinde kalma hakkına sahiptirler. Bölgedeki tüm insanların korunması için Dünya kamuoyuna hitap ediyoruz. Bizim önderliğimizde tüm tarafların Ortadoğu'da savaşların durması için sistematik çabalar yapmasını diliyoruz…
Özellikle mültecilerin durumunu düşünüyoruz. Her ülkedeki yetkilileri, politikacıları, vatandaşları ve Ortodoks Hıristiyanları mültecilere yardım etmeye çağırıyoruz… 

Batı Kültürü; Hıristiyanlığın silinmez sembolünü bir damga gibi taşır. Kilise; İsa ve O'nun yaşam biçiminin ebediyen geçerli olduğunun önemini vurgulamaktadır…

Evlilik Ortodoks Kilisesi’nde erkekler ve kadınlar arasındaki kopmaz sevgi dolu bir ilişkidir. Aile ise çocuk yetiştirmenin tek garantisidir…

Hıristiyan inanç ve bilim ilişkileri konusunda, Ortodoks Kilisesi bilimsel araştırmanın vesayetini önler ve her bilimsel soru üzerine bir pozisyon almaz. İlahi Yaratılışın bilinmeyen yönlerini ortaya çıkarmak için çalışan bilim adamlarına ise teşekkür eder. Ortodoks Kilisesi, aynı zamanda bilimsel araştırma özgürlüğüne de saygı duyar…

Mevcut ekolojik krizle ilgili manevi ve ahlaki nedenler açıktır. Doğal kaynakları kirleticiler ve iklim değişikliği ile atmosferin kirliliğinin irrasyonel kullanımına yol açan, açgözlülük, hırs ve bencillik önlenmelidir. Tüm gelecek nesiller Yaratanın güvencesinde eşit haklara sahiptirler. Bu nedenle Ortodoks Kilisesi çeşitli ulusal çevre çabalarına aktif olarak kendini adamıştır…

İnsanın temel ihtiyaçları sadece yaşam standartlarının geliştirilmesi veya manevi değerlerin pahasına ekonominin gelişimine bağlı değildir…

Ortodoks Kilisesi siyasete karışmaz ama kilisemiz vatandaşların sorumluluklarının önemli ölçüde iyileştirilmesi için topluma karşı sürekli yol gösterir… Ortodoks Kilisesi, özgürlük, adalet ve diğer hususlarda gençlere, hedef gösterir. Gençler sadece kilisenin geleceği değil yerel ve küresel düzeylerde, dinamik ve yaratıcı unsurlarıdır…

Kutsal Sinod’un bu toplantısıyla modern çok şekilli Ekümenik ufuk açılmıştır. Ortodoks Kilisesi, halklar arasındaki adalet ve barış için çok duyarlıdır… 

Dua…        

Katılımcıların İmzaları…


Rus Patriği Kiril, 17 Haziran’da katılmadığı konsile siyasi denebilecek bir mektup göndermişti. Bulgaristan Patrikhanesi ise bu toplantıya metinlerdeki çelişkiler nedeniyle katılmadıklarını deklare etmişti. Fakat Bulgaristan’daki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye göre; Bartholomeos’un 7 Kasım 2015’te Bulgaristan ziyaretinde yarattığı politik skandaldan ötürü Bulgar Hükümeti’nin, Bulgar Kilisesi’nin bu toplantıya katılmaması yönündeki telkinleri tesirli olmuştur.

Konseyin ardından başta Rusya olmak üzere katılmayan kiliselerin haber kaynaklarında katılımın tam olmamasından dolayı bu toplantının bir “Genel Konsil” olamayacağı şeklinde söylemler yer aldı.


22 Haziran 2016 Çarşamba

GİRİT’TE YAPILAN PAN ORTODOKS KONSEYİ


17-26 Haziran tarihleri arasında Girit’te Pan Ortodoks Konseyi (ya da Genel Sinodu) yapılmaktadır ve bu toplantı Hıristiyan Tarihi’nde önemli bir yer alacaktır. Çünkü buna muadil bir genel Hıristiyan toplantısı en son 787’de yapılmıştı. Böyle bir ortak toplantı yapma fikri ilk olarak 1902’de ortaya atılmış ve hazırlıklarına Patrik Athenagoras’tan döneminde 1961 yılında başlanmıştı. 55 sene içinde ancak karar verilebilen bu toplantı; Katolik ve Ortodoks ayrışmasının katılığının da bir göstergesidir.

2016’da İstanbul’da yapılması kararlaştırılan bu toplantı, Rum Patriği Bartholomeos’un 2014’te başlayan girişimleri sonucunda kabul edilmiştir.

Yapılacak Pan Ortodoks Konseyi için ilk olarak Aya İrini Kilisesi istenmişti ve konseyin son provası 2016 Ocağında İstanbul’da yapılacaktı. Ancak bu esnada ortaya Rus Kilisesi faktörü çıktı! Rus Patriği Kiril; Türkiye ve Rusya arasında yaşanan, 24 Kasım’da bir askeri Rus uçağının düşürülmesinin ardından başlayan siyasi kriz nedeniyle İstanbul’daki toplantıya katılmayacaklarını bildirdi.

Nitekim 27 Mayıs’ta Yunanistan’ı ziyaret eden Rusya Devlet Başkanı Putin de Başbakan Tsipras'la birlikte yaptığı basın toplantısında, bir yandan Türkiye ile ilişkileri düzeltmek istediğini söyledi, öte yandan da düşürülen uçak konusunda Türkiye'den hâlâ bir özür açıklaması beklediklerini dile getirdi ve de uçağın ikinci pilotunun öldürülmesinin savaş suçu olduğunu vurguladı.

Ve sonuç olarak bu önemli toplantı için, Rus Kilisesi’nin isteği ile Türkiye’de yapılmaması kararı alındı ve Girit’te yapılması kararlaştırıldı. Bu konuda Patrik Bartholomeos şöyle konuşmuştu: “Bizim misyonumuzun içeriği dinîdir, siyasi değildir. Ya iptal edecektik, ya da bir başka yere taşıyacaktık. Biz de İstanbul’daki Patrikliğimize bağlı olan Girit’te yapmaya karar verdik” Ancak ilerleyen günlerde Ruslar olağanüstü bir Sen Sinod toplantısı yaparak bu toplantıya katılmama kararı aldılar.

Bartholomeos Girit’e gitmek üzere hareket etmeden önce kendisine bu toplantı ile ilgili soru soran gazetecilere evvelâ İstanbul’da yapılması planlanan konseyin uçak krizini bahane eden Rus Patriği Kiril’in “İstanbul’a gelmeyiz” şeklindeki tepkisi üzerine Girit’te yapılmasının kararlaştırıldığını söyledi.

Ardından ise Rus Patriği Kiril’in bu değişikliğe rağmen Girit’e de katılmayacağını şu sözlerle ifade etti: “Temennilerimiz toplantının İstanbul’da yapılmasıydı. Ama Rusların talebi üzerine bunu değiştirmek zorunda kaldık. Onlara da bir jest yaptık. Mademki Türkiye’ye gelmek istemiyorsunuz buyurun Cenevre’ye gidelim, buyurun Girit’e gidelim dedik. Ancak oraya da gelmiyorlar.”  

Ruslardan başka Bulgar Patrikhanesi, Antakya  Patrikhanesi ve Gürcistan Patrikhanesi’nin de bu toplantıya katılmama kararı almaları hakkında ise; “Ortodoks Âlemi 14 kiliseden müteşekkildir. Bu toplantıya 10 kilise geliyor, 4 kilise şu an gelmiyor. Ama belki son anda bir değişiklik olabilir. Sebep olarak da ‘Hazır değiliz. İmzalayacağımız metinleri düzeltelim’ dediler. Bunları tabii orada da çalışmalarımız esnasında yapabilirdik. Fakat son anda mazeretler çıkardılar.”

Bulgaristan bu toplantıya her ne kadar metinlerdeki çelişkiler nedeniyle katılma kararlarından vazgeçtiklerini deklare ettiyse de Bulgaristan’daki kaynaklarımızdan aldığımız bilgiye göre; Bartholomeos’un 7 Kasım 2015’te Bulgaristan ziyaretinde yarattığı politik skandaldan ötürü Bulgar Hükümeti’nin, Bulgar Kilisesi’nin Pan Ortodoks Konseyi’ne katılmasına yönündeki telkinleri de etken olmuştur.

Bu toplantı öncelikle Ortodoks kiliseler arasında mevcut olan problemleri masaya yatırmayı ve var olan ihtilafları çözmeyi amaçlıyordu. Konseyin ana başlıkları şunlardır: Ortodoks Diasporası’nın sorunları, Otonom kiliselerin durumu, Perhiz kuralları, Evlilik ve aile konusunda yaşanan gelişmeler ve sorunlar, Ortodoksların diğer Hıristiyan kiliseleri ile ilişkileri ve Teknoloji ve bilimde yaşanan gelişmelerin  Ortodoks dünyasında yarattığı yenilikler ve sorunlar.

Aslında problemler arasında Ukrayna Kilisesi'nin geçmişten gelen Moskova Patrikliğine karşı yürüttüğü bağımsızlık mücadelesi de bulunmaktadır. Ukrayna Kilisesi; 1686 yılında Rum Patrikhanesi’nin onayıyla Moskova Patrikliği'ne bağlanmıştır. Bu kararın iptal edilmesi için Ukrayna Kilisesi uzun zamandır Rum Patrikhanesi’nin desteğini istemekteydi.  Bartholomeos 2008 yılında bu meseleyi görüşmek üzere Ukrayna'ya bir ziyaret yapmış ve ardından dönemin Rus Patriği II. Aleksey ile de görüştükten sonra İstanbul’a dönmüştü. Bu süreçte Rusya; Türkiye'ye doğalgaz üzerinden baskı uygulayarak bu konuyu siyasi hamlelerle savuşturmak eğilimini göstermişti. Bu bir anlamda Rusya Devleti’nin Rus Patrikhanesi’ne de doğal bir desteğidir. Ve böylece 2008 yılında Rum Patrikhanesi’nin Ukrayna Kilisesi'ni direk kendi bünyesine bağlama girişimi akamete uğradı ancak 2014’te Ukrayna'da meydana gelen olaylar ve Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesi bazı dengeleri değiştirdi.

Girit’te yapılan Pan Ortodoks Konseyi’nde Ukrayna konusunun ele alınmayacağı önceden deklare edilmişti ve Muğla (Telmessos) Metropoliti Job’un yönettiği bir basın toplantısında bu soru kendisine “Ukrayna konusu da görüşülecek mi?” şeklinde sorulunca net olarak “Bu gündemde Ukrayna konusu yoktur.” cevabı verildi.

Rusya’nın; asırlardır Moskova için “Üçüncü Roma” hayalleri süregelmektedir. 12 Şubat 2016’da Papa Franciscus ile Patrik Kiril, Küba'da bir araya geldiklerinde bu görüşmeyi Rus kaynakları “Ortodoks Dünyası lideri ile Katolik Dünyası’nın lideri buluştular” şeklinde yansıtmışlardı.

Patrik Kiril başkanlığında acil olarak toplanan Rus Kilisesi Sen Sinodu  Girit'te toplanacak Konseye katılmama kararı aldı ve ayrıca Sırp, Bulgar ve Antakya Ortodoks Kiliselerini de kendi safına katmak için çaba sarf edildi. Rus Kilisesi, Kiev ve Ukrayna'dan vazgeçmek niyetinde değildir. Bu nedenle Rum Patrikhanesi’nin konsey hamlesini engellemek için elinden geleni yaptığı görülmektedir.

Rus Kilisesi’nin olağanüstü Sen Sinod toplantısının ardından ise (özetle) şu açıklama yapılmıştır: Bütün Ortodoks Otokefal Kiliseler katılmadığı takdirde bu toplantının bir ‘Pan Ortodoks Konseyi’ olamayacağından, burada alınacak kararların da geçersiz olacağını beyan etmek isteriz. Yapılması gereken en doğru adım, bu konseyin ertelenmesi olmalıdır.  Konseyin geçerli olması için bütün Otokefal kiliselerin hazır bulunması gerekmektedir ancak başta Antakya Kilisesi olmak üzere Gürcü, Sırp ve Bulgar Kiliseleri konseye katılmayacaklardır. (Sırp Kilisesi son anda karar değiştirerek konseye katılmıştır.) Böyle eksik katılımlı bir konseyde ele alınacak konular ile ilgili kaygılıyız ve Ukrayna Kilisesi'nin Otokefallığı meselesinin de bu konseyde gündeme gelmesinden de ayrıca kaygı duymaktayız.”

17-26 Haziran olarak deklare edilen Konsey için Bartholomeos 15 Haziran’da Girit’e geldi. Diğer kilise önderlerinin intikali ise 16 Haziran’da gerçekleşti. Konsey süresince; 18 Haziran’da Heraklion Belediye Başkanı Claus Labrino tarafından bir resepsiyon verildi. 19 Haziran Pazar günü kilise ayinlerinin ardından Yunanistan Cumhurbaşkanı Prokopis Pavlopoulos tarafından bir resepsiyon verildi ve Bartholomeos Cumhurbaşkanına ve kilise temsilcilerine hitaben bir konuşma yaptı. 20 Haziran Pazartesi günü ise oturumlara başlandı. Programda 16 oturum ve bir kapanış oturumu görülmektedir. 25 Haziran’da ise ABD’li Arhonlar tarafından Denizcilik Müzesi’nde kilise önderlerine bir resepsiyon verilecektir.

Çok sayıda Vatikan temsilcisi din adamının katıldığı konseyde Papa Francis’in yolladığı bir mektup da okundu ve Papa’nın resmi Twetter hesabından 19 Haziran’da konsey için iyi temenniler dileyen bir twet atıldı.

 

(Bir sonraki yazımızda; Pan Ortodoks Konseyi’nde varılan sonuçlar ile oturumlar esnasında irdelenmesi gereken diğer hususları ele alacağız. Yine bir sonraki yazımızda –bu makalenin çok uzun olmaması için- yer vermediğimiz Konsiller Tarihi ile Katolik/Ortodoks ayrışmasının kronolojisini de değerlendireceğiz)