francis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
francis etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

29 Kasım 2014 Cumartesi

KATOLİK PRO ORİENT VAKFI 50. YIL KUTLAMALARI


Kasım 1964’te Avusturya’da, Viyana Kardinali Franz König tarafından “Pro Orient” adlı bir vakıf kuruldu. Vakfın ana misyonu; Roma Katolik Kilisesi ile Doğu Ortodoks Kilisesi ve Oriental Ortodoks Kilisesi arasında işbirliği sağlanmasıydı.

Pro Orient Vakfı’nın; 1962’den 1965’e kadar süren ve “2.Vatikan Konsili” olarak (Sadece Katolik Kiliseler katıldı) bilinen süreç içinde kurulmuş olması da vurgulanması gereken bir husustur.  Bu sene vakıf, 50.kuruluş yılını gerçekleştirmiştir ve bu kapsamda yapılan etkinlikleri “Altın Kutlama” olarak nitelemektedirler.

Faaliyetleri incelendiğinde; Süryaniler ve Kıptiler üzerinde daha yoğun olduğu görülmektedir ve ülkemizde de bazı faaliyetleri vardır.

Örneğin; 30 Mayıs 2011’de Mardin Artuklu Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi’nde; Avusturya Büyükelçiliği ve Pro Oriente Vakfı işbirliğiyle “Kültür, Dil ve İnanç: Bir Köprü Olarak Süryani Çalışmaları” adlı bir sempozyum düzenlendiler. Sempozyuma; Artuklu Üniversitesi Rektörü ve çok sayıda akademisyen, Pro Oriente Vakıf Başkanı Dr. Johann Marte, Avusturya Büyükelçisi Heidemerria Gürer, Süryani Diyarbakır-Mardin Metropoliti Salibe Nur Özmen, Adıyaman Metropoliti Grigoryas Melki Ürek ile birlikte çok sayıda siyasetçi ve diplomat katıldı.

Rum Patriği Bartholomeos da 6/11 Kasım tarihleri arasında, Pro Orient Vakfı’nın davetlisi olarak Avusturya’da bulunmuştur. Bu vakıf; Rum Patrikhanesi’ni Doğu Ortodoks Kilisesi’nin başı olarak kabul etmektedir. Ayrıca; Suriye Irak gibi sorunlu bölgelerdeki Hıristiyan kiliseler ile topluluklarla da ilgilenmektedir.

Avusturya Katolik Kilisesi vasıtasıyla; Kıpti, Süryani ve Ermeni Kiliseleri de bu vakfın ilgi alanları dâhilindedir ve nitekim 50. Yıl kutlamasına bu kiliseler de davet edilmişlerdir. Bu seneki toplantıda, Pro Orient Vakfı’nın Başkanı ve yöneticileri vakıflarının kiliseler arasındaki yakınlaşmayı arttıran rolü üzerinde durdular. Suriye ve Irak’taki mülteci sorunlarında hayırsever bir rol üstlendiklerini beyan ettiler.

Bartholomeos da bu gezi süresinde bir gazeteye verdiği röportajda aynı doğrultuda olarak; Orta Doğu, Irak, Suriye'deki zulüm ve çatışmalarla ilgili olarak da temenniler ve orada acı işçinde olan Ortodoks Hıristiyanların başına gelenleri kınadığını ifade etmiştir.

Papalık Konseyi Vatikan Başkanı Kardinal Koch, Viyana Kardinali Schönborn, Pro Orient Başkanı Johann Marthe’nin ev sahipliğinde; Rum Patriği Bartholomeos ve ayrıca Mısır Kıpti Patriği Theodor, Kıpti Pope Tawadros ve Suriye ile Ermeni Ortodoks Kiliseleri temsilcileri bu kutlamaya katıldılar.

Viyana’daki Freyung Manastırında dualarla başlayan etkinliklerde özel bir konu dikkat çekti! Kıpti Pope Tawadros, Hıristiyanların Paskalya Bayramı’nın kutlama tarihi için asırlardır süregelen tartışma ile ilgili olarak çözüm önerdi ve Dünya genelinde ortak bir tarihte uzlaşılması dileğini ortaya getirdi.

Paskalya öncesinde 40 gün süren orucun sonundaki haftada her gün gece ayinleri yapılır. Bu süreç içinde aynı zamanda İsa Peygamber’in çarmıha gerilişi safhası da vardır ve Cumartesi akşamı saat 24.00’te yapılan ayin; İsa Peygamber’in yeniden dirilerek göğe çıkışının tasviridir. Tüm bu hafta aynı zamanda matemdir. Cumartesi 24.00’te İsa Peygamber’in göğe çıkışı ile ise halk arasında “Yumurta Bayramı” olarak da bilinen “Paskalya Bayramı” süreci başlar.

Her sene, Nisan ve Mayıs aylarında dini bir takvimle hesaplanan bu süreç için Hıristiyanlar ikiye bölünmüştür. Çünkü farklı mezhepler, farklı günlerde bu bayramı kutlamakta, “Eski Takvimciler” ile “Yeni Takvimciler”in kutlama günleri farklıdır. Aslında Milat kadar eski olan bu tartışma; sadece Paskalya ile sınırlı değildir ve Noel Yortusu’nun tarihi için de aynı tartışma mevcuttur. Paskalya; bu iki ayrı görüş tarafından 1 hafta farklı olarak kutlanma iken, İsa’nın doğum günü kabul edilen ve Dünya’nın büyük kısmında 25 Aralık’ta kutlanan Noel; Eski Takvimciler tarafından 7 Ocak’ta kutlanır.

M.Ö. 46 yılında Jül Sezar tarafından “Jülyen Takvimi” kabul edilmişti. Sezar, İskenderiyeli Astrolog Sosigenes’den yardım alarak bu takvimde düzeltmeler yaptırdı ve her yıl 365.25 gün olarak hesaplandı. Sezar; takvimin Temmuz ayında tamamlanan düzenlemesinde hem kendi adını bu aya verdirdi (Temmuz=July), hem de takvime Jülyen Takvimi dedi.

Sezar’ın ölümünün ardından takvimle ilgili tartışmalar, günümüzde de olduğu gibi yıllarca devam etti. 128 yılda 1 günlük kayma olduğu kabul edilen bu takvim zamanla yerini Papa 13. Greogory’nin hazırlattığı “Miladi Takvim” ya da diğer adıyla “Gregoryen Takvimi”ne bıraktı. Miladi Takvim, Türkiye’de Hicri ve Rumi takvimlerin yerine 1 Ocak 1926’da kullanılmaya başladı. Günümüzde Hicri takvim ülkemizde sadece Şeker ve Kurban bayramlarının hesaplanmasında kullanılmaktadır.

Pro Orient Vakfı’nın 50. Yılı kutlamaları esnasında Avusturya Katolik Kilisesi tarafından Rum Patrikhanesi’ne Sankt Andre Burgenland’da bir arazi bağışlandı. Bağışlanan bu arazide Avusturya’da ilk olarak bir Ortodoks manastırı Rum Patrikhanesi tarafından inşa edilecektir. Bartholomeos bu manastırın, Ortodoks rahipler için manevi bir sığınak ve aynı zamanda farklı Hıristiyan gelenekleri ve kültürü ile de buluşma ile Doğu ve Batı kiliseleri arasında bir köprü olacağını umduğunu ifade etti.

Yunanistan Büyükelçisi Chryssoula Aliferis etkinlik kapsamında 6 Kasım’da Rum Patriği Bartholomeos onuruna ve tüm Pro Orient Vakfı 50. Yılı kutlamalarına katılan kiliselerin temsilcilerinin de davet edildiği bir akşam yemeği verdi. Avusturya Dışişleri ve Uyum Bakanı Sebastian Kurz, Vatikan, Rus ve Sırp büyükelçileri de bu yemeğe katıldılar. Ertesi gün Bartholomeos ve zevatı Türk Büyükelçisi Hasan Göğüş’ün davetlisi olarak Türkiye Büyükelçiliği’nde kahvaltı yaptılar.

7 Kasım’da ayrıca Avusturya Devlet Başkanı Hans Fischer de Pro Orient katılımcıları onuruna Viyana Hofburg’da bir öğle yemeği düzenledi.

Öğlenden sonra ise Bartholomeos ve beraberindekiler Viyana Mezarlığı’nda yatan eski Avusturya Metropolitinin mezarını ziyaret ettiler. 8 Kasım’da Viyana Kardinali Schönborn tarafından bir akşam yemeği verildi.

9 Kasım’da tüm katılımcıların da hazır bulunduğu bir Pazar Ayini icra edildi. Akşam ise Avusturya Metropoliti tarafından Bartholomeos onuruna verilen akşam yemeği vardı. Yunanistan Büyükelçisinin yanı sıra, Salzburg Yunanistan Başkonsolosu ve Kıbrıs Rum Kesimi başkonsolosları ile Avusturya’daki Rum topluluğundan kişiler de bu yemeğe katıldılar. Bartholomeos ve beraberindekiler son gün olan 11 Kasım’da; Avusturya Katolik Kilisesi tarafından Rum Patrikhanesi’ne bağışlanan Sankt Andre Burgenland’daki araziyi gezdiler.

Rus Patriği Kiril, 28 Haziran 2013’te Pro Orient Vakfı’nın davetlisi olarak Avusturya’ya gelmiş, bu toplantıda Pro Orient Başkanı Johann Marthe, Rus Patriği’nden Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki zor durumda olan Hıristiyanlara yardım ve sorunları için destek vermesini istemişti.

Pro Orient Vakfı, sonuçta Katolik Kilisesi’nin (Curia Romana) birçok yan oluşumu gibi bir koludur ve her papa tarafından destek ve övgü almaktadır. Papa 2. John Paul 29 Mart 1979’da Pro Orient Vakfı üyelerine yönelik çok övücü ifadelerin yer aldığı hayli uzun bir Papalık  tebliği yayınlamıştı.

Yeni Papa Franciscus (bu makaleyi yazdığımız esnada) 28/30 Kasım tarihleri arasında evvelâ Ankara ve ardından İstanbul olmak üzere resmi ziyaretlerde bulunmak için Türkiye ziyareti yapmaktadır. Bir sonraki makalemizde Katolik Kilisesi organizasyonu ile bu ziyaret ve ardından gelenleri kaleme alacağız.



Bojidar Çipof
28 Kasım 2014


5 Haziran 2014 Perşembe

PAPA 1.FRANCİS’İN KUDÜS ZİYARETİ


Hıristiyanlığın Katolik ve Ortodoks mezhepleri arasında, bu mezheplerin ortaya çıkışından itibaren bir ayrışma ve kavga görülmektedir. 1054 yılında Katolik ve Ortodokslar karşılıklı olarak birbirlerini aforoz ettiler ve bu küslük 1964’te Papa 6.Paul ile Patrik Athenagoras arasında Kudüs’te yapılan bir dostluk anlaşması ile sona erdi. Geçtiğimiz 25 Mayıs Pazar günü Papa 1.Francis ve Patrik Bartholomeos, Kudüs’te bir araya gelerek bu barışmanın 50. Yılını 1964’te iki kilisenin barıştığı noktada andılar ve ortak bir deklarasyona imza attılar. Her iki din adamı bu buluşmanın dışında Kudüs ve bölgede çeşitli temaslarda bulundular.
Katolik ve Ortodoks mezhepleri arasında asırlarca süren kavga ve bu kavganın neticesindeki ayrışma; zaman zaman belirgin, zaman zaman ise el altından faaliyetler şeklinde süregelirken Papa 9.Leon 1054 Yılında İstanbul’a bir heyet gönderdi.
Kardi­nal Umberto başkanlığındaki bu heyet Bizans Patriği tarafından kabul edil­miş, ancak heyet başkanı Kardinal Umberto, iki mezhep arasında ortak nokta ve karşılıklı anlam ortamı oluşturmak yerine, Patriğin huzurunda uyulması gereken kurallara bile uymamış, ona karşı emredici bir tavır takınmıştı.  Bunun üzerine Bizans Patriği kardinali huzurdan kovarak bir daha kabul etmedi. Kardinal Umberto ise 15 Temmuz 1054'te, Patrik ve diğer rütbeli din adamlarını Papa adına aforoz eden bir belgeyi Ayasofya'da okuduktan sonra İstanbul'dan ayrıldı. Akabinde ise Bizans Patriği de hemen Sen Sinod’u (Dinî Kurul) topladı ve mütekabiliyet olarak Vatikan’ı aforoz etti. Böylelikle her iki Kilise arasında asırlardır süregelen anlaşmazlıklar, birbirlerini karşılıklı aforoz edecek noktaya gelmiş oldu.
Bu süreç; 1204 yılında, Kudüs’e gitmek üzere yola çıkan Haçlı Ordusu’nun Kudüs yerine yön değiştirerek Konstantinopolis’i ele geçirmesi ile sonuçlandı. 4. Haçlı Seferi olarak bilinen bu süreç; Papa 3. Innocentius’un Kudüs’ü kurtarmak adına topladığı ordunun, başta Venedik Dükü Enrico Dandolo ve 4. Haçlı Seferi’ne yağma için katılan diğer soyluların gözlerini ihtişam içindeki Konstantinopolis’e çevirmeleri ile sonuçlandı ve Haçlı Ordusu şehri ele geçirilerek “Konstantinopolis Latin İmparatorluğu” kuruldu.
Bizans İmparatorluğu ve kilise İznik’e sığındılar ve ancak 57 sene sonra Latinlerin kendi istekleri ile şehri terk etmelerinden sonra geri gelebildiler. Latinler Konstantinopolis’i boşaltırken taş taş üstüne bırakmadılar ve burada bulunan, Hıristiyanlığın ne kadar dinî mirası ve kutsal emanetleri varsa yağmaladılar ve hepsini götürdüler. (Bu kutsal emanetler halen Vatikan’dadır.)
Katolik ve Ortodokslar 1204’ten sonra zaman zaman bu karşılıklı yapılan aforozu ortadan kaldırma çabaları gösterdiler ise de yazımızın başında belirttiğimiz gibi kavga 1964’e kadar sürdü.
1024’teki karşılıklı aforoz sürecine gelinceye kadar da Hıristiyanlar arasında çok sorunlar vardı. Dinî anlaşmazlıkları ve görüş farklılıklarını gidermek adına tarihsel süreç içinde genel konsiller düzenlenmiş, bunlardan bazıları müştereken, bazıları ise sadece Katolik ya da Ortodokslar tarafından kabul edilmiştir.
Katolikler ile Ortodoksların 1204’teki ayrışmasına kadar olan konsiller kronolojik olarak şöyledir:
325 İznik Konsili: İznik Konsili’ni hem dinî hem de siyasi açıdan ayrı ayrı irdelemek gerekir. Çünkü o tarihte Hıristiyanlığın serbest bırakılması tamamen siyasi bir olgudur. İmparator 1. Konstantin (Gaius Flavius Valerius Aurelius Constantinus ) Hıristiyanlığı serbest bırakmış, bunda annesi Elena’nın ise çok fazla payı olmuştur.
Konstantin’in Hıristiyanlığı serbest bırakmasındaki en büyük etken; kitlelerin inanç ile baskı altına alınması ve yönetilmesindeki kolaylıktır. Ancak bu kolaylık bir şekilde kaybolmaya başlamıştı! Çünkü henüz din ile ilgili birçok kavramın tam olarak oturmadığı yıllarda, İskenderiye’den yükselen bir akım olan “Ariusçuluk” İmparatoru ve din adamlarını rahatsız etmeye başlamıştı. Bu akım din bilgini İskenderiye’li Rahip Arius’un, Oğul’u Baba’ya bağlayarak, o güne değin kabul edilenin bir hata olduğu ile bu hataya diyalektik bir formül kazandırmasıydı. İznik Konsili, birçok etken ile birlikte esasta, kitleleri dalga dalga sarmaya başlayan ve de Roma’yı korkutan Arius’çu akıma karşı tertiplenmiştir. Bu konsilde; başta “Teslis” unsuru (Baba, Oğul, Kutsal Ruh) olmak üzere Hıristiyanlığın birçok temel amentüsü karara bağlandı. (Amentü= İman etmek için inanılması lazım olan esaslar)
Bu konsilde kabul edilen “Baba Oğul ve Kutsal Ruh” kavramına bir Hıristiyan karşıysa sapkındır, din dışıdır.  Ancak bu kavramın doğruluğu kadar bir de kabul ediliş biçimi hâlâ tartışma konusudur. Çünkü bu konsili yöneten İmparator 1. Konstantin o esnada Hıristiyan değildi ve “Ateş Kültü”ne tapmaktaydı. Kaynaklarda 1. Konstantin’in hasta yatağında, son nefesini verirken, Hıristiyan olduğu yazılıdır. (Bunun o esnada orada bulunan papazların uydurmuş olabileceği de asırlardır tartışılır.)
1. Konstantin, ilk genel konsilde henüz Hıristiyan değildir ama bu gün de geçerli olan Hıristiyanlığın ana kuralları, onun isteği ve yönetimindeki İznik Konsili’nde karara bağlanmıştır ki bu da asırlardır Hıristiyan din bilimcileri tarafından tartışılan bir başka konudur.
381 Birinci İstanbul Konsili
431 Birinci Efes Konsili: İskenderiye, İstanbul ve Antakya arasındaki rekabet ile İskenderiye’nin üstünlük iddialarına karşı düzenlendi.
451 Kadıköy Konsili
553 İkinci İstanbul Konsili
680 Üçüncü İstanbul Konsili
787 İkinci İznik Konsili
869 Dördüncü İstanbul Konsili

Papa 1.Francis bu ziyaret öncesinde yaptığı açıklamalarda, ziyaret ile ilgili iki amacının olduğunu belirterek, “Bu kesinlikle dinî amaçlı bir gezidir” demişti. Gezinin amacını ise şöyle açıklamıştı: Çeşitli görüşmelerin ardından, Papa 6. Paulus ve Patrik Atenagoras'ın Kudüs'te buluşmalarının 50. yıldönümünde Patrik Bartholomeos  ve bölgedeki diğer Hıristiyan din önderleri ile bir araya gelmek ve acı çeken kutsal topraklarda barış için dua etmek!
Papa 1.Francis bu 3 günlük ziyaret kapsamında, bu söyleminin aksine; Ürdün, Filistin ve İsrail’de çeşitli siyasi görüşmeler ve ziyaretler de gerçekleştirdi. Bu seyahat; Papa’nın seçildikten sonra gerçekleştirdiği Brezilya seyahatinin ardından yaptığı ikinci yurt dışı ziyarettir. 72 saat olarak planlanan bu seyahat boyunca Papa 3 ayin yönetti ve 14 konuşma yaptı. Bu seyahatin Vatikan Tarihi’nde bir ilki de var! İlk kez bir Papa'ya, seyahati boyunca bir Müslüman ve bir Yahudi din adamı eşlik etti. Bu kişilerin Papa'nın Arjantin'den arkadaşları olduğu açıklandı. (İmam Omar Abboud  ve Haham Abraham Skorka)
Papa Ürdün'de Kral 2. Abdullah ve Kraliçe Rania tarafından törenle karşılandı. Ürdün'ün başkenti Amman’da stadyumda düzenlenen bir toplu ayine katıldı. Daha sonra Hz. İsa’nın vaftiz olduğu Ürdün Nehri kıyısındaki Mitas’a geçti ve Deyr Latin Kilisesi’nde Suriye ve Iraklı mülteciler ve özürlü yakınlarıyla görüştü. Ed-Dehişe Kampı'ndaki çocuklarla bir araya geldi. Pazar sabahı Ürdün’den özel bir helikopterle Beytüllahim’e gidildi ve burada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir görüşme gerçekleşti.  Doğuş Kilisesi'ndeki ayine de katılan Papa Francis, Pazartesi sabahı ise Kudüs Müftüsü Muhammed Hüseyin ile birlikte Mescid-i Aksa’yı ve Ağlama Duvarı’nı ziyaret etti.
Papa 1.Francis Kudüs’ü ziyaret eden dördüncü papadır. Bu ziyaret öncesinde ise Siyonizm’in mimarı olan Teodor Herlz'in mezarını da ziyaret edeceği açıklanmış ve bu büyük bir tepki almıştı. Vatikan Devlet Sekreteri Kardinal Pietro Parolin başta olmak üzere Vatikan yetkilileri ve çok sayıda gazeteci de bu seyahatte Papa’ya eşlik ettiler.
Bu seyahatin bir diğer özelliği ise, başta Patrik Bartholomeos başta olmak üzere bölge kiliselerinin temsilcileriyle dinî bir buluşma da tertiplenmesi ve 1964’teki barışmanın 50. Yılının kutlanmasıydı ki Rum Patriği Bartholomeos ile Papa görüştüler ve ardından ortak bir deklarasyon verdiler.
Bartholomeos da kendi programı dâhilinde, Soykırım Müzesi’ni (Yad Vashem) ziyaret etti ve ardından İsrail Cumhurbaşkanı Simon Peres ve Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile görüşmeler yaptı. Patrik Bartholomeos, Siyonizm’in mimarı Teodor Herlz  anısına yapılmış olan ormana da ağaç dikti.
8 Haziran’da, Papa Franciscus’un ev sahipliğinde İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas Vatikan’da bir araya gelecekler ve bir dua zirvesi gerçekleştireceklerdir.  “Vatican Insider” adlı  internet sitesindeki bir habere göre Papa bu zirveye Patrik Bartholomeos'u da davet etmiştir. 8 Haziran aynı zamanda Hıristiyanların başlıca bayramlarından olan Pentekost Bayramı ile Yahudilerin Şaloş Bayramı’na da denk gelmektedir.