ermeni soykırımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ermeni soykırımı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2019 Pazartesi

HOCALI KATLİAMI


Rus askerlerinin desteğiyle Hocalı'ya (Xocalı) ulaşan gözü dönmüş Ermeni askerler "katliam"a başlamışlardı. 25 ve 26 Şubat 1992'de öldürülen bebekler, yaşlılar ve ırzına geçilen genç kızların, kadınların canhıraş feryatları Xocalı sokaklarında yankılandı. Çıkarlarının olduğu coğrafyalar için tüm olanaklarını seferber edenlerin sesi bu kez çıkmadı ve sadece seyrettiler! Hayali nükleer, kimyasal silahlar bahanesiyle ve yerel halka “huzur” vaadiyle çok büyük ordularını seferber eden büyük devletler sessizce beklediler.

Süreç; çok ustaca hazırlandı. Gorbaçov döneminde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 25 Temmuz 1990’da yayınladığı bir kanuna dayanarak Dağlık Karabağ’da da av tüfekleri dâhil olmak üzere tüm ateşli silahlar toplandı. Karabağ’da bu toplama işini bizzat Rus askerleri yönetti.

Ağustos ayından itibaren direk olarak Azerileri hedef alan Ermeni saldırıları başladı. Aslında plan göstere göstere uygulanmaya başlamıştı. Toplu taşıma araçları taranmaya, evler yakılmaya, velhasıl terör başlanmıştı. Kısa bir süreçte; 186 bin Azeri Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Bu tam anlamıyla bir “Etnik Temizlik Operasyonu” olarak tanımlanabilir. Amaç; topyekûn olarak o coğrafi alanda bir tek Azeri’nin kalmaması, Karabağ topraklarının tamamen Ermeni ve Ruslarca iskân edilmesi şeklindeydi.

1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce işgal edildi ve öldürülme korkusuyla evlerini terk ederek Azerbaycan’a göç etmeye başladılar. “Hocalı Katliamı” esnasında 10 bin kişinin yaşadığı Hocalı’da 3 bin Azeri kalmış, keskin nişancı dehşeti içinde olan halk yolda yürümekten korkar olmuştu. Psikolojik savaş da bu bağlamda çok başarılı idi… Rus Gizli Servisi’nin bilgisi dışında bir davranışta bulunmaları mümkün olmayan Ermeni birlikleri; Rus askerleri ile birlikte 25 Şubat’ta Hocalı’ya ulaştı ve saldırı başladı.

Ruslar; Ermenilerle birlikte bu katliamda yer almadıklarını sürekli tekrardılarsa da buna kimse inanmadı. Nitekim Rus 366. Alay’ının bu katliamda Ermeni safında yer aldığı, bu alaydan kaçan 3 askerin ifadeleri ile Dünya kamuoyu nezdinde kanıtlandı.

Birleşmiş Milletler bu katliama duyarsız kaldı. Türkiye; 1922 Kars Anlaşması çerçevesinde müdahale etme hakkı bulunduğunu ortaya koyduktan bir müddet sonra BM Türkiye’ye tepki verdi. Bu tepkide; 60 binden fazla insanın yaşamakta olduğu Kelbecer’e yapılan saldırının daha fazla etkin olduğunu ifade edebiliriz. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 822 sayılı kararı ile Ermeni askerlerinin işgal altındaki Karabağ topraklardan çekilmesi istendi ise de bu karar; işgalin kalkması yönünde bir sonuç vermemiştir.

Resmi kayıtlara göre; 613 olarak anılan öldürülen sayısının 1300’den fazla olduğu ifade edilmektedir. Burada yaşayan az sayıdaki Ahıska Türkü’nün de katliamdan etkilendiğini, evlerinin yakıldığını ve öldürülenler olduğu gerçeği de bir başka trajedidir.

Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov’un bu olayda çok büyük bir yanlışı oldu. Zira Mütellibov, dört gün boyunca bu olayları kamuoyundan gizledi. Olay duyulduğunda ise Azerbaycan’da şok etkisi yarattı. Bu olayın neden halktan gizlenme gereği duyulduğu ise hâlâ esrarını koruyan bir sorudur. Zorlukla 12 kilometre ötedeki Ağdam Kenti’ne gelmeyi başaranların büyük kısmı soğuktan kangren olan bacaklarını kaybetmişlerdir. Hocalı Ağdam arasındaki orman yoluna; aralarında göğüsleri kesilmiş kadınların, bebeklerin, yaşlıların, kafa derileri yüzülmüş cesetlerin dizildiği; katliamı yaşayan görgü tanıklarınca aktarılmıştır.

Katliamı; “Monte Melkolyan” (Մոնթէ Մելքոնեան) adlı bir Ermeni komutan yönetti. Melkonyan; birçok diplomatımızın öldürülmesinde rol almış, “Orli Baskını” ile de ilgisi olan eski bir “ASALA” lideridir. Bugün Ermeni Devlet Başkanı olan “Serj Sarkisyan” o tarihte Ermeni kuvvetlerinin komutanıydı ve Monte Melkonyan’ın kardeşi ünlü Ermeni yazar “Markar Melkonyan” da Sarkisyan’ın yanında yer almaktaydı.

Mackar Melkonyan; Amerika’da çıkardığı “Benim Kardeşimin Yolu” (My Brother's Road) adlı kitapta kardeşinin yaptığı katliamı şöyle yazmıştır:

Bir gece önce 23.00 saatlerinde, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğuya doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar Azeriler Dağlık Karabağ’ın yüksekliklerine ulaşmış ve alta olan Azeri kenti Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar...

...Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgârın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgâr henüz erkendi...

...Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Olayları’nın dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.

SSBC’nin (Azerbaycan) Sumgayıt Şehri’nde, Ermenistan’da öldürülen ve zorla göçe zorlanan 250 bin Azerinin intikamını almak için 27 Şubat 1988’de ortaya çıkan olaylar Ermenilerce “Sungayıt Pogromu” olarak adlandırılmıştır. Pogrom; etnik bir gruba etnik, dinsel ya da siyasi nedenlerle yapılan şiddet olaylarını tanımlar. Bu olayların bizzat Ermeniler tarafından organize edildiğini savunan tarihçiler de vardır. (Örneğin: Azeri Tarihçi Ziya Bunyatov) Bu olaylarda, SSCB Genel Savcılığı (Генеральный прокурор СССР) tarafından açıklanan resmî rakamlar; 26 Ermeni ve 6 Azeri olmak üzere toplamda 32 kişinin öldüğü şeklindedir.

Görülüyor ki Ermeniler; 25 Ermeni’nin öcünü binlerle telaffuz edilen bir karşılıkla ve ağızlarında kanlar saçılan kitaplarda tasvir edilecek bir şekilde almışlar ve bunun mimarı olan katil Monte Melkonyan’ı kahraman ilân etmişlerdir. Ermenistan’ın çeşitli yerlerinde Melkonyan’ın çok sayıda heykeli bulunmakta ve adına kurulmuş olan bir vakıf da (Monte Melkonian Fund) bulunmaktadır.

Hocalı’daki sorun halen süregelmektedir. Dünya’nın farklı coğrafi bölgelerinde ortaya çıkan farklı olaylarda BM’nin ve Dünya’daki büyük devletlerin tepkileri maddi bir menfaatle doğru orantılıdır ve ne yazık ki göründüğü şekliyle önemli olan kaybedilen insan hayatı değil maddi unsurlardır.

Ne kadar kötü bir gündü ve ne kadar da kötü bir geceydi 25 Şubat 1992...

O gece Hocalı’da ebediyete intikal edenlerin ruhu hâlâ huzur bulamadı...

İşgal ve baskı Karabağ’da halen süregelmekte... 

20 Ocak 2018 Cumartesi

AZERBAYCAN’DA 1990 “KARA OCAK” (QUARA YANVAR) KATLİAMI



20 Ocak olayları, Azerbaycan'da bağımsızlık harekâtının önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir. 20 Ocak 1990'da, Sovyetler Birliği askerleri tarafından Azerbaycan'ın başkenti Bakü'de 137 Azeri katledildi. Dönemin Sovyetler Birliği lideri Mihail Gorbaçov'un emriyle Sovyet tankları, 19 Ocak'ı 20 Ocak'a bağlayan gecede, Bakü sokaklarında bağımsızlık yürüyüşü yapan kalabalığın üzerine acımasızca ateş açmıştı. Ateş sonucu aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu 137 kişi hayatını kaybetti, 700 den fazla kişi de yaralandı. Yüzlerce kişi ise tutuklandı ve ülkede olağanüstü hal ilan edildi. Azeri Halkı’nın tepkisinin artması üzerine Sovyet ordusu, Bakü'yü terk etti.

Y.N. Azerbaycan’ı birkaç kez ziyaret ettim ve halkına da son derece saygı duyarım. Makalemde “Azeri Türkleri” değil de “Azeri” tanımlaması yaptım. Çünkü  “Azeri Halkı” ya da “Azeri Milleti” içindeki tüm etnik unsurlar ile birlikte yapılan bir tanımlamadır. Azerbaycan’da; Azeri Türklerinin çoğu Şiilik Mezhebi’ne bağlıdırlar ama aralarında Sünni, Zerdüst, Hıristiyan, İranlı ve Bahai olanlar da vardır.

20 Ocak Katliamı, Ruslarca yapılmıştır ve SSCB kayıtlarına göre sadece 32 kişidir ve 32 kişinin 26’sı Azeri Türküdür. Azerbaycan kayıtlarına göre ise bu doğru değildir,  137 kişidir ancak 137 kişinin hepsi Azeri Türkü değildir. Bu bağlamda; yazının çok yerinde kullanılan “Azeri Halkı” ya da “Azeri” kelimeleri ile vurgulamak isteriz ki makalemizde; Azerbaycan Ulusu’nun tümü tanımlanmaktadır.

Bu katliama “Kara Ocak” (Quara Yanvar) denmektedir ve asıl neden ise Ermenilerle alakalıdır. Ermenilerin artan toprak talepleri karşısında büyük bir Azeri kitlesi tepki göstermiş ve “Ermeniler Dışarı” sloganları atarak yürüyüşler tertiplemişlerdi. Buna misilleme olarak Ermenistan’da yaşayan çok sayıda Azeri kovulmuştu. Süreç; çok ustaca hazırlandı. Gorbaçov döneminde, Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin 25 Temmuz 1990’da yayınladığı bir kanuna dayanarak Dağlık Karabağ’da da av tüfekleri dâhil olmak üzere tüm ateşli silahlar toplandı. Karabağ’da bu toplama işini bizzat Rus askerleri yönetti.  Ağustos ayından itibaren direk olarak Azerileri hedef alan Ermeni saldırıları başladı. Aslında plan göstere göstere uygulanmaya başlamıştı. Toplu taşıma araçları taranmaya, evler yakılmaya velhasıl terör yapılmaya başlanmıştı. Kısa bir süreçte; 186 bin Azeri Azerbaycan’a gitmeye zorlandı. Bu tam anlamıyla bir “Etnik Temizlik Operasyonu” olarak tanımlanabilir. Amaç; topyekün olarak o coğrafi alanda bir tek Azeri’nin kalmaması, Karabağ topraklarının tamamen Ermeni ve Ruslarca iskân edilmesi şeklindeydi.
1991’de ilk Azeri köyü Ermenilerce işgal edildi ve öldürülme korkusuyla evlerini terk edenlerin Azerbaycan’a göçü başladı. “Hocalı Katliamı” esnasında 10 bin kişinin yaşadığı Hocalı’da sadece 3 bin Azeri kalmış, keskin nişancı dehşeti içinde olan halk yolda yürümekten dahi korkar olmuştu. Resmi kayıtlara göre; 613 olarak anılan hayatını kaybedenlerin sayısının gerçek olmadığı ve bu rakamın 1300’den fazla olduğu ifade edilmektedir. Burada yaşayan az sayıdaki Ahıska Türkü’nün de katliamdan etkilendiğini, evlerinin yakıldığını ve öldürülenler olduğu gerçeği de bulunmaktadır.
Zorlukla 12 kilometre ötedeki Ağdam Kenti’ne gelmeyi başaranların büyük kısmı soğuktan kangren olan bacaklarını kaybetti. Hocalı, Ağdam arasındaki orman yoluna; aralarında göğüsleri kesilmiş kadınların, bebeklerin, yaşlıların, kafa derileri yüzülmüş cesetlerin dizildiği, katliamı yaşayan görgü tanıklarınca aktarılmıştır.
Katliamı; “Monte Melkolyan” adlı bir Ermeni komutan yönetti. Melkonyan; birçok diplomatımızın öldürülmesinde rol almış, “Orli Baskını” ile de ilgisi olan eski bir “ASALA” lideridir. Bugün Ermeni Cumhurbaşkanı olan “Serj Sarkisyan” ise o tarihte Ermeni kuvvetleri komutanıydı ve Monte Melkonyan’ın kardeşi olan ünlü Ermeni yazar “Markar Melkonyan” da Sarkisyan’ın yanında yer almaktaydı.
Mackar Melkonyan; Amerika’da çıkardığı “Benim Kardeşimin Yolu” (My Brother's Road) adlı kitapta kardeşinin yaptığı katliamı şöyle yazmıştır:
Bir gece önce 23.00 saatlerinde, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı'nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğuya doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar Azeriler Dağlık Karabağ’ın yüksekliklerine ulaşmış ve alta olan Azeri kenti Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar...

...Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgârın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgâr henüz erkendi...
...Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek "Disiplin yok" diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Olayları’nın dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.
SSBC’nin (Azerbaycan) Sumgayıt Şehri’nde, Ermenistan’da öldürülen ve zorla göçe zorlanan 250 bin Azerinin intikamını almak için 27 Şubat 1988’de ortaya çıkan olaylar Ermenilerce “Sumgayıt Pogromu” olarak adlandırılmıştır. Pogrom; etnik bir gruba etnik, dinsel ya da siyasi nedenlerle yapılan şiddet olaylarını tanımlar. Bu olayların bizzat Ermeniler tarafından organize edildiğini savunan tarihçiler de vardır. (Örneğin: Azeri Tarihçi Ziya Bunyatov) Bu olaylarda, SSCB Genel Savcılığı (Генеральный прокурор СССР) tarafından açıklanan resmî rakamlar; 26 Ermeni ve 6 Azeri olmak üzere toplamda 32 kişinin öldüğü şeklindedir

Sumgayıt Olayları”nın tetiklediği, 13 Ocak’ta başlayan olayları durdurmak bahanesi ile 20 Ocak’ta yapılan katliam; “Ermeni/Rus” işbirliğinin bir eseridir.
Şu an içinde bulunduğumuz 20 Ocak günü vesilesi ile bir anımsatma yapmak ve hem 20 Ocak 1990’da, hem de Şubat 1992’de Hocalı’da ölenlere rahmet dileriz…

28 Temmuz 2011 Perşembe

ERMENİSTAN CUMHURBAŞKANI SERJ SARKİSYAN TÜRKİYE’YE ADETA SAVAŞ İLÂN ETTİ

Bazı kesimlerce; Ermenistan hudut kapısının açılması, ticaretin başlaması ve bu bağlamda diğer politik bağların tesis edilmesi için tavsiye ve baskı yapıldığı malumumuzdur. Ve yine bu hususlar dâhilinde sözde Ermeni katliamının Türkiye tarafından kabul edilmesine içte ve dışta sıcak bakanların çokluğu da maalesef azımsanamaz. Bu sözde dost ama özde düşman ülkenin Cumhurbaşkanı “Serj Sarkisyan” bir önceki gün Ermenistan’da düzenlenen “Ermeni Dili ve Edebiyatı” yarışmasında bir öğrencinin sorduğu, “Batı topraklarımızı Ağrı Dağı’yla birlikte bir gün geri alabilecek miyiz” sorusuna şu yanıtı vermiştir:

Bu sizin neslinize bağlıdır. Mesela benim nesil üzerine düşen görevi başarıyla yerine getirdi. 90’lı yıllarda vatanımızın parçası Artsah’ı (Karabağ) düşmanın elinden kurtardık. Her neslin bir görevi vardır. Sizin de ileride bizim gibi milli görevinizi yerine getirip getirmeyeceğiniz birlik ve beraberliğinize bağlıdır. Biz Ermeni Ulusu her zaman Anka Kuşu gibi küllerden dirilmeyi başarmışızdır. Ama şunu da söylemem gerek ki günümüz dünyasında ülkelerin itibarı ve onuru yüzölçümüyle değerlendirilmiyor…

Bu söylemin okunuşu aslında şudur: “Karabağ'ı biz aldık Ağrı'yı size bıraktık!”… Bu söylem bir komşu/sınırdaş ülkenin cumhurbaşkanı düzeyinde söylendiğinde ise tek bir manası vardır: “Savaş İlânı

Zira Ağrı ve civarı; Ermenistan için “Batı Ermenistan Toprakları”dır. Ve o soruyu soran öğrenci de “Batı topraklarımız” demiştir ki bunun danışıklı bir soru olması da kuvvetle olasıdır.

Bir Türk yetkili, komşu/sınırdaş bir ülke hakkında böyle bir söylemde bulunsaydı, şu anda başta AB ülkeleri ve ABD ayağa kalkar, tüm Dünya’da böyle bir söylem birinci haber olurdu. Bunu şöyle de örnekleyebiliriz: Mesela geçen asırda Osmanlı toprağı olan ve bizim için üzerinde Atatürk’ün evinin bulunması dolayısı ile fevkalade manevi önem taşıyan Selanik için böyle bir söylem Türkiye tarafından yapılsa Dünya inanınız ki ayağa kalkardı. Ama Ermenistan Cumhurbaşkanı böyle bir ifadede bulununca, hep bilinen sessizlik ve vurdumduymazlık ortalıkta şu an hâkimdir.

Ermenilerin büyük bölümü bizim için ”Köpek” anlamına gelen “Şun” kelimesini dillerine pelesenk etmişlerdir. Kısa bir süre önce bir Ermeni rock grubunun dile getirdiği “Türkler ve köpekler giremez” sözü öyle sıradan bir söz değildir. “Şun” Ermenilerin ağzında gerçekten pelesenktir ve bu Ermeni rock grubunun söyleminin analizi Türkiye’de eksik yapılmıştır.

25 ve 26 Şubat 1992’de yaşanan “Hocalı Katliamı”nın baş mimarlarından biri bu gün Ermenistan’ın Cumhurbaşkanı olan “Serj Sarkisyan”dır. (Tam adı: Serzh Azati Sargsyan - Սերժ Ազատի Սարգսյան)

Hocalı Katliamı’nı “Monte Melkolyan” (Մոնթէ Մելքոնեան) adlı bir Ermeni komutan yönetmişti. Melkonyan; aynı zamanda birçok diplomatımızın öldürülmesinde de rol almış ve “Orli Baskını” ile de ilgisi olan eski bir “ASALA” lideridir.

Bugün Ermeni Cumhurbaşkanı olan “Serj Sarkisyan” ise o tarihte Ermeni kuvvetlerinin komutanıydı ve Monte Melkonyan’ın kardeşi ünlü Ermeni yazar “Markar Melkonyan” da Sarkisyan’ın yanında katliamda yer almıştır.

Mackar Melkonyan; Amerika’da çıkardığı “Benim Kardeşimin Yolu” (My Brother’s Road) adlı kitabında kardeşinin yaptığı katliamı şöyle yazmıştır:

Bir gece önce 23.00 saatlerinde, 2.000 Ermeni savaşçısı, Hocalı’nın üç tarafındaki yüksekliklerden ilerleyerek, kasaba sakinlerini doğuya doğru sıkıştırmışlar. 26 Şubat sabahına kadar Azeriler Dağlık Karabağ’ın yüksekliklerine ulaşmış ve alta olan Azeri kenti Ağdam’a doğru inmeye başlamışlar…

…Şu anda yalnız kuru çimenden esen rüzgârın sesi ıslık çalıyordu ve ceset kokusunu uçurması için bu rüzgâr henüz erkendi… 


 …Monte üzerinde kadınların ve çocukların kırılmış kuklalar gibi saçıldığı çimene eğilerek “Disiplin yok” diye fısıldadı. O bu günün önemini anlıyordu: bu gün Sumgayıt Olayları’nın dördüncü yıldönümüne yaklaşıyordu. Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.

Bu tüyler ürperten tarifin, bu insanlık suçunun, üzerinden yirmi yıla yakın bir zaman geçmesine rağmen, hâlâ büyük bir insan kitlesi üzerindeki travma etkisini devam ettiren bu katliamın onaylayıcısı, yöneticilerinden biri olan Sarkisyan, bu gün Ermenistan’ın Cumhurbaşkanıdır.

Ermenistan Cumhurbaşkanı Sarkisyan aslında “Hocalı Katliamı” esnasındaki komutanlık görevinin “ödülü” olarak bu gün cumhurbaşkanı koltuğundadır.

Öyle ticaret ile yaratılacak karşılıklı ekonomik şartlar ve hudut kapılarının açılması ile sağlanacak “diplomatik açılım” vasıtasıyla ya da birkaç futbol maçı oynandı diye bu düşmanlık ortadan kalkmaz. Bunlara verilecek hiçbir taviz de bizlere “Şun” demelerine engel olmaz, sözde soykırım iddialarından ise hiç vazgeçilmez. Bu hususlarda kendimizi aldatmayalım ve hadiseye hümanist açıdan yaklaşmayalım.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu konuda gereken cevabı vermiştir ama bununla yetinilmemeli ve bu köpekçe söylemi içinde barındıran “savaş ilânı” Sarkisyan’a misliyle yutturulmalı ama bu köpekçe söylem unutulmamalıdır. Görünüyor ki Ermenistan tarafında daha çok “uluma” duyulacaktır.